Uzun yıllardır Fransa’da yaşayan, hali vakti yerinde arkadaşımız Rıza Yener, Türkiye’ye gelmiş ve durumu tespit etmiş: ‘Türkiye’de herkeste bir mutsuzluk var”. Ve devam etmiş: “Bir Fransız komşuma bir gün ‘Bu gün nasılsınız?” diye sormuştum. Cevabı çok ilginçti, ‘Çok iyiyim. Öğle yemeğinde bir biftek, yanında az pişmiş sebze ile bir bardak şarap içtim hım çok nefisti’ demişti. Anlatırken bir öğle yemeğinin onu ne kadar mutlu ettiğini gözlemlemiştim.”
Efendim tespitleri çok doğru. Hepimizde bir mutsuzluk var. Çünkü biz de ne Fransız şarabı var ne de bir çoğumuzun yiyecek bifteği bulma olanağı kaldı. ))
*
Gündem yoğun, hava sıcak, hayat pahalı. Öyle bir durumdayız ki; ne “Polyannacılık oynamak” dertlerimize çare olup bizi mutlu edebilecek durumda, ne de ‘felaket tellalı’ olup karalar bağlamak! İkisi de bizim için çıkış yolu değil. Gerçekleri bir kenara atmadan durumu değerlendirip ‘Battık kül olduk, bittik. Bizden cacık olmaz" demenin de pek anlamı yok.
*
Tebdili mekanda fayda olduğu gibi, ‘ tebdili siyasette’ veya ‘tebdili yönetimde’ de hayırlar var mıdır? Bilmem. Bilmem ama çok uzun zamandır aynı siyasi anlayışla yönetiliyoruz. Mutsuzluğumuzun bir nedeni de bu olabilir mi acaba?
Muhtemel ki bir çoğumuzda bunun etkisi var. 20 yılı geçmiş aynı zihniyet ve aynı yönetim. Ama bakın bir şeyin altını çizeyim. Halk TV’de Emin Çapa, Ayşenur Arslan’ın Medya Mahallesi programında ‘Mehmet Şimşek ile ekonomide reel duruma dönüyoruz. Bunu dün biz diyorduk. Dedik diye dayak yedik. Şimdi bizim dediğimize dönüldü. Biz yine vatan haini!” yorumunu yaptı. Hakikaten bakın 25 milyon oy veren muhalefetin dikkatini çekeyim. Kemal bey, iktidar olsaydı ABD’den ‘Daron Acemoğlu danışman olacaktı. Jeremy Rıfkin zaten danışmandı ve etkin olacaktı. Şimdiki yönetim de ABD’den Hafıze Gaye Erkan hanımı Merkez Bankası’nın başına getirdi. Ekonomi de İngiliz ekolü temsilcisi Mehmet Şimşek’e emanet. Fark eden bir şey yok. Muhalefette iktidar olsa aynı ekol ekonomi yönetiminde etkin olacaktı. Tek fark iktidar, seçim üzeri ‘Bunları yapacağını’ söylemedi, muhalefet ise söyledi.
*
İktidar her ne kadar 20 yıl aşan süre iktidar da olsa değişiyor ve değiştiriyor. Esas sorun muhalefetin ta kendisinde. Ne demiş Hacı Bektaş-ı Veli ‘Her ne ararsan kendinde ara”. Ve o nedenledir ki şimdilerde, Ekrem İmamoğlu da Özgür Özel’de ‘Değişim ’ diye ısrar ediyorlar.
Haklı oldukları o kadar çok yön varki. İşte bir örnek. İktidar partisi vekillere 3 dönem sınırlaması koymuş. Muhalefette ise bazı vekiller;altı defadır, yedi defadır vekil. Olacak şey değil. Alınyazılarına "Tüm hayatınızı parlamentoda geçiresiniz' diye yazılmış olmalı. Bu vekillerin yerini alabilecek başka vatan evladı yok mu muhalefet partisi CHP’de? Bu vekillerden; Engin Altay ve Erdoğan Toprak, benim de oy verdiğim İstanbul üçüncü bölgeden seçiliyor. Her ikisi de önemli isimler. Kişiliklerine bir şey demem. Ama merak ederim önseçime girseler kaçıncı çıkarlar acaba? Bir defa önseçim oldu bölgede her ikisi de girmedi önseçime. O zamanda genel merkez tarafından ilk sıralara konmuştu. 30 yıldır vekiller. Fedakarlık deniyor ya, biraz da bu altı kez, yedi kez vekil olanlar fedarlık yapamaz mı? Yok yapamaz.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ziyaret sonrası, bana buralarda 'Zemin kaygan dikkat edin' dediler yorumunu yaptı.
Gündem yoğun, hava sıcak, hayat pahalı. Ama aynı zamanda kaygan ve kafalarımız da karışık!
Olsun! Yukarda da vurguladığımız gibi “Ne pollyannacılık, ne de felalet tellalığı’ yapmadan ayakta durun ve mutlu olmaya çalışın.
Kendinizi iyi davranın.
*
-‘Tebdili siyaset- Tebdili yönetim-‘ Her iki deyim de bana ait. Türkçe açısından doğru mudur? Bilmem ama yakınımda bir dilbilimci de yok. Umarım dilbilim açısından yanlış değildir.
