İstanbul’da güzel bir Temmuz sabahında kahvemi içerken bir yandan da önümüzdeki günlerdeki programları gözden geçiriyorum. Gözüm notlarda kulağımda televizyonda haber sunan spikerde.

*

-Hafta sonu çocukluğumun geçtiği Malatya’nın Arguvan ilçesinde nefis bir program var. Kardeş Türküler, Petra Nachtmanova, Mikail Aslan başta olmak üzere onlarca sanatçı sahne alacak. Büyükşehir’in programlarında bulamazsın. Hafta sonu Malatya programımız var.

O sırada spiker; Sivas'ın İmranlı ilçesinde yolcu otobüsünün dağın yamacına çarpması sonucu 4 kişi öldü, 40 kişi yaralandı.” Haberini verdi. Görünmez kaza mı desek görünen kaza mı? Otobüs dağa çarpıyor. Yol kenarlarındaki dağları mı yok etsek!

İçime bir kurt düştü. ‘Ya Malatya’ya giderken bizim otobüs te dağlardan birine çarparsa! Allah korusun.” Malatya programım iptal. Ne olur ne olmaz.

*

İstanbul sıcak mı sıcak. Sıcaklıklar bu hafta mevsim normallerinin üzerinde seyredecekmiş. ‘Sahile gidip biraz denize girsem iyi olacak. Biraz da kumda uzanırım şöyle’ diye iyi bir hayale dalıyorum.

Spiker bir başka haber veriyor.

-“Kastamonu'nun Abana ilçesinde sahilde dinlenen kadın, temizlik yapan iş makinesinin altında kalarak hayatını kaybetti.”

O ne demek ya.. Sahilde kuma uzanıyorsun, iş makinası geliyor seni eziyor.

Yok denize gitmekten de vazgeçiyorum. Ne olur ne olmaz!

*

Sıkıldım. Gözüm balkon kapısına gitti. Balkona çıkıp biraz nefes mi alsam ne yapsam’ diye aklımdan geçirirken, spiker yeni bir habere geçti.

-Küçükçekmece’de binanın balkonu çöktü. Bina tahliye edildi.

Spiker değil sabah sabah felaket tellalı. Balkona da çıkmaktan vazgeçtim.

*

Dışardaki sıcaklık açık pencerelerden evin içine doluyor. Ev değil hamam. Bir duş mu alsam acaba. O sırada telefonuma bir mesaj düşüyor.

-Bölgenizde yapılan çalışma nedeniyle 4 saat su verilemeyecek.

*

Sıkıntı büyüyor. Daralmaya başlıyorum. Sitemin yanında yeşillik alanlar ve güzel ağaçlı alanlar var. Kendimi dışarı atıp yeşilliklerde biraz rahat nefes almalıyım.

-Spiker başladı ; Kurtköy’de, Sakarya’da, Geyve’de ormanlık alanda yangın.

Spiker değil. Sabah sabah felaket tellalı.

*

*

Ayaklanmıştım ama geri koltuğa çöktüm.

Çare yok usta. Yeniden televizyonu açtım.

- “KKTC’nin artık İslam Birliği Teşkilatı, Türki devletlerde temsilcisi var. KKTC yalnız değil.” Kaçırdım. Galiba Cumhurbaşkanımız söylemiş.

-Kısa süre önce Türki devletlerin Güney Kıbrıs’ta temsilcilik, elçilik gibi açılışlar yaptığı KKTC’yi ise es geçtikleri geliyor aklıma. Hangisi doğru ki..

Off of..

*

Kanal değiştiriyorum. Spiker üzgün. 'Ünlü spiker Esen Gök evinde ölü bulundu"

Bir zamanlar bu memlekette en güzide meslekti spikerlik. Bugünlerde en zor mesleklerden oldu diyebilirim.

'Spiker evinde ölü bulundu'

Resmen koltuğa yayılıyorum..

O sırada Silivri açıklarında meydana gelen bir sarsıntıda nasıl da sarsılıp koltuktan düştüğüm geliyor.

*

“İnceldiği yerden kopsun” diyor ve yatağıma gidip uzanıyorum. En iyisi yatmak.

Bir de diyorlarki yan gelip yatıyorsun.!

Bir sor niye yatıyoruz,?

Uzanıyorum. Aklıma ‘Ben sadece ülkede olan biteni yazıyorum’ diyen Rahmetli Aziz Nesin geliyor.

'Erken gitmiş.' diyorum.

Işıklar içinde uyusun.

Ya bunları yazsam diyorum.

Diyorum da dert bitmiyor ki.

Yazması kolayda böyle bir yazıya ne başlık koyacağım ki?

Hadi söylesenize başlık ne olmalı?