Yattık kalktık, hopladık zıpladık, yeni umutlarla yeni bir yıla atladık.

Sabah kahvaltının üstüne kahvemi aldım, pencerenin önüne oturdum. Gelinlik giymiş gibi bembeyaz çiçek olan erik ağacına baktım, uzun uzun.

Bugün güneş yok, yağmur var, arılar konup kalkmıyor. Çiçekler, sevgilisi buluşmaya gelmeyen sevdalılar gibi durgun.

Güneşli günlerde biri konup biri kalkar arıların çiçeklere. Sanırsın erik ağacı, arı kovanı. Arıların uğultusu kulaklarınızı okşarken, çiçekler türül türül tüter, burnunuzdan bir başka hoşluk yayılır bedeninize.

Portakal ve limon ağaçlarına kaydı gözüm. Meyveler, altın sarısından küf yeşiline uzanan bir renk yelpazesi. Bazı dallar sararan yapraklarını toprağa bırakmaya hazırlanırken, aynı zamanda yeni sürgünleriyle yeşilin en naif halini sunuyor. Yediverenlerde çiçek, meyve bir arada.

Ayva, nar, dut gibi bazı ağaçlar ise tamamen soyunup dökünmüş; kara gövde, kuru dal görünüyor.

Hepsi birer yılbaşı, hepsi birer döngü.

65 yılbaşı yaşamışım.

Ayırdında olduklarım, tebessüm ya da hüzünle anımsadıklarım var. Radyo başında arabaşı çorbasına kaşık daldırdığım da oldu, eğlenceli ortamlarda yeni umutlara kadeh kaldırıldığım da. Yaşam her yılbaşı ertesinde, yılbaşı öncesindeki seyrinde sürdü.

Bazen iyi daha iyiye, kötü daha kötüye; bazen kötü iyiye, iyiye kötüye evrildi. Fakat hiçbir değişim, yapay zaman dilimleri arasındaki anlık geçişlerle aniden oluvermedi. Çekilecek cefa varsa çekildi, sürülecek sefa varsa sürüldü; bir döngü tamamlandı, yenisi başladı.

2024’te aynı işleyiş sürecek.

Bazılarına karamsarlık gibi gelebilir ama toplumlarda bu işleyiş ve değişim, bir insan hayatına göre daha yavaş oluyor. O yüzden, herhangi bir zamanda öngörülen değişim, yıllar, asırlar alabiliyor.

‘‘Eytişimsel özdekçilik (diyalektik materyalizm) kanunları’’ gereği, her şey zıddıyla var oluyor. İçteki zıtlaşma bünyeyi değiştirecek düzeye geldiği zaman başka bir madde, başka bir düzen ortaya çıkıyor. 

Bir yerde hukuksuzluk ve yolsuzluğa dayalı bir düzen varsa, değişim için kokuşmuşluğun en üst noktaya ulaşması, bu düzenden mağdur olup yaka silkenlerin, düzenden beslenenlere baskın duruma gelmesi…

Bir yerde zulüm varsa, zulmün dayanılmaz hale gelmesi, mazlumların ahının gök kubbeyi inletmeye başlaması gerekiyor.

O zaman zincirler kırılıp, hapishaneler basılıp, duvarlar yıkılıyor.

Mutlak krallıklardan liberalizm, kapitalizm ve sosyalizme varan süreç böyle gelişmiştir. Faşizmden demokrasinin doğuşu böyledir.

O yüzden anlık mucize beklemeden, değişimlerden de umut kesmeden geçireceğimiz mutlu bir 2024 diliyorum.