(Japonya Okinava adalarından gelen bilgelik)

Hayatın Anlamı Nedir?

Birgün, kendisi öğretmen olan bir anne birdenbire hastalanıp acil biçimde hastaneye kaldırılır ve kendisi koma halindeyken yoğun bakım birimine nakledilir.

Kendinin bedeni canlı ama aklı bambaşka yerlerdeymiş.

Hekimler bu kadının yaşayıp yaşamayacağı konusunda emin değillermiş.

Aile fertleri kadının başında sessizce ağlamaktaymış.

Kadının bilinci yerinde değilmiş ama bu sırada kendisinin başına çok ilginç birşey gelmiş.

Kadın kendini bembeyaz bir yerde görmüş. Burası dingin, sessiz, huzur dolu bir yermiş.

Tam bu sırada bir ses duymuş.

O ses kadına bir soru sormuş:

‘‘ Sen kimsin?’’

Kadın sakin biçimde:

‘‘ Dört çocuğu olan bir anneyim.’’demiş.

O ses ‘‘ Biz sana neye sahip olduğunu sormuyoruz. Sana ‘‘ Sen kimsin?’’ diye soruyoruz’’ demiş.

Kadın bir an düşünüp ‘‘ Bir okulda öğretmenlik yapıyorum’’ demiş.

Aynı ses bir kez daha ‘‘ Bu dediğin senin mesleğindir. Peki ‘‘ Sen kimsin?’’ ’’ diye sormuş.

Kadın bu kez ‘‘ Ben Japonum. Budistim. Kadınım ’’ demiş.

Önceden olduğu gibi o ses kadına ‘‘ İlk söylediğin senin ulusundur, yani senin kültüründür. İkincisi senin dinindir. En sonuncusu ise senin cinsiyetindir. Peki ama ‘‘ Sen kimsin?’’’’diye yeniden sormuş.

O anda kadın birşeylerin farkına varmaya başlamış.

Bütün hayatını farklı roller oynayarak geçirdiğini anlamış. Birinin karısı. Birilerinin öğretmeni. Bir ülkenin yurttaşı.

Hiçbir zaman kendine o can alıcı soruyu yani ‘‘ Ben kimim?’’sorusunu sormamış.

O ses hemen o anda kadına ‘‘ Sen kendini gerçekten tanıdığında hayata geri dönebilirsin ’’ demiş.

Ve o anda kadın uyanmış. Kimse kadının hikayesine inanmamış. Ama başkalarının ne dedikleri kadının umurunda değilmiş.

O günden sonra hayatını farklı biçimde yaşamaya başlamış. Daha derinlikli şeyler araştırma yoluna girmiş.

Ne bir iş. Ne bir makam. Ne bir alışkanlık. Bütün bunların ötesinde bir amaç. Hayatta olduğunu hissettirecek bir amaç. Her sabah kalkmasına neden olacak bir amaç.

En kötü günlerinde bile gülmesine neden olabilecek bir amaç. Varoluşuna anlam veren bir amaç.

Bu amaca Japonlar İKİGAİ derler.

Peki İKİGAİ ne demek?

İKİGAİ varoluşun amacı demek olan anlamlı bir sözcüktür.

En basit biçimiyle, sabah kalkmamızın nedeni anlamına gelir.

Daha fazla para kazanmak, daha fazla ünlü olmak anlamına gelmez. Toplumun beklentilerine göre yaşamak değildir.

Sizin en derin yerinde durup size usulca ‘‘ İşte bundan dolayı burada varım’’diyen bir sestir.

Bazıları bunu yaptıkları iş aracılığıyla, bazıları diğerlerine yardım ederek bulabilirler.

Bazıları bunu sanat ile, öğretmenlik ile, bina yapmak ile, tarlada meyve – sebze yetiştirmek ile, hatta gülümsemelerini paylaşmak ile bulabilirler.

Burada önemli olan bu amacın herbirimizde farklı biçimlerde varolduğunun bilinmesidir.

Ama sorun şu ki, çoğumuz bunu aramayı bile unutmuşuz.

Peki bunu nasıl araştıracağız?

Bunun için en temel dört soruyu kendimize sorarak başlayalım. Ve bu soruları sindirerek, düşünerek kağıda döktüğümüzde bunun cevapları yavaş yavaş gün yüzüne çıkmaya başlar.

Birinci ve en önemli sorumuz ‘‘ Neyi seversiniz? Yani sizi yürekten canlı hissettirecek şey nedir? Sizden enerji almayan ama size enerji veren şey nedir? Yemek yapmak mı? Toprakla uğraşmak mı? Bir şeyler yazmak mı? Bir şeyler tamir etmek mi? İnsanlara yardım etmek mi? Birilerini dostça dinlemek mi?’’

Bu soru yaptıklarınızdan ne kadar para kazandığınızla değil sizi gerçekten neyin mutlu ettiği ile ilgilidir. İKİGAİ’nin ilk bölümünü bu oluşturur.

İkinci soru ‘‘ Hangi işi iyi yaparsınız?’’

Herbirimizin iyi yaptığı birşey vardır. Bazıları sözel, bazıları sayısal, bazıları duygusal, bazıları el becerileri, bazıları duyguları hissedip anlamlandırma konularında beceriklidir. Bu yaptıklarınızı birilerine bir şeyler kanıtlamak için yapmanız gerekmiyor. Bu kadar basit.

Üçüncü soru ‘‘ Dünyanın neye ihtiyacı var?’’

Bu tabii ki dünyanın bütün sorunlarını ben çözeceğim anlamına gelmiyor. Çevremize bakıp ‘‘ Bugün kimlere yardımcı olabilirim?’’ sorusunu sormakla başlayabiliriz.

Belki bir arkadaşınız konuşma ihtiyacı hissedebilir. Belki bir komşunuzun sizin becerilerinize ihtiyacı vardır. Belki bir yaşlı sizden yardım bekliyordur. Belki dünyanın sizin yürekten gelen sesinize, düşüncenize ihtiyacı vardır. Dünyayı bir nebzede olsun iyi bir yere dönüştürmede sizinde bir katkınız olsun.

Dördüncü soru ‘‘ Yaptığınız hangi işin sonunda size geçiminiz için bir ücret ödenebilir?’’

Çünkü yaşadığımız toplumda her birimizin geçimimizi sağlayacak bir gelire ihtiyacı vardır.

Belki de hayatınıza anlam katan bir şey sizin geçim kaynağınız da olabilir.

Belki öğretmeyi seviyorsunuz. Öğretmen olarak çalışmak sizi daha mutlu etmez mi?

Ekmek yapmayı seviyorsunuz. Bir fırında çalışmak ya da bir fırın açmak sizi daha mutlu etmez mi?

Yaptığınız iş hem sizi duygusal olarak canlı tutuyor ve hem ailenizin geçimini sağlıyorsa, bu iş size çok daha büyük bir tatmin sağlar.

Bu dört soruya verdiğimiz anlamlı yanıtlar bizim İKİGAİ’mizdir.

Bunlara anlamlı yanıtlar bulmak bizi hayatta kalmak için çabalamaktan kurtarır ve böylelikle yaşadığımızı hissetmeye başlarız.

Büyük yollar küçük adımlarla başlar.

Peki, sizin hayatınıza anlamlı olarak yön veren şeyler nelerdir?