Başka gezegenlerde de yaşam olduğunu iddia etmek kesinleşmiş bulgu ve bilgilerle değilde, kimi gelecekteki kurtuluşumuz adına, kimi çeşitli yapımlarla macera meraklılarının üzerinden hatrı sayılır gelir elde etmek için, kimi de gittikçe kötüleşen dünyanın içimizdeki karamsarlığını giderme maksadıyla başvurulan soyut varsayımlardır ancak! Gerçek olan ise, hala yeryüzündeki yaşam formlarının soluyacağı hava ile hayatta kalmak için gerekli besin ve canlılığın oluşumundaki temel enerjinin sadece gezegenimizde bulunuyor olmasıdır. Biz insanlara rağmen!

*

Stephen Hawking hayattayken dünyanın en çok üçyüzelli dörtyüzyıl ömrü olduğunu söylemişti. Günümüz biliminsanları Hawking’in iddasının çok iyimser olduğunu ve eğer böyle devam ederse büyük felaketlerin en çok yüzelli ikiyüzyıl içinde yaşam alanlarını yaşamasız bırakacağını davul çalarak haber veriyorlar.

Ama kime!

Her şeyin ya keyfimize, ya cebimize göre biçimlenmesini isteyen bizler davul deyince düğün kurulmasını bekliyoruz zaar.!

Anlasanıza, bu felaket tellalının davulu arkadaş! korkun artık, korkun! Kahvaltı sofrasındaki yirmi çeşit yiyeceği burnumuza sokupta, peynir çalmış kedi gibi telefonunun vizörüne gülümseyen ey insanlar size söylüyorum, korkun artık!

-

Gittiğiniz tatilin her dakikasını Facebook’a itiş tıkış boca edip, bastığınız toprağın acısını unutan, tabiatın yeri göğü inleten feryadını duymayan ey zavallı insanlar, örgütlü kötülüğe gübre oldunuz yıllarca, korkun! Ey parası olanın her şeye hakkı olduğunu zanneden Ademsoyu tüketim deliliğiniz kâinatı delirtti, koruyun kendinizi artık…

Koruyabilirseniz..!

Tuz gölü çevresindeki tarlalarını sulamak için tedbirsiz plansız uygulamalar yaparak koca gölü kurutan çiftçiler binlerce flamingo yavrusunun ölümüne sebep olmuşlar! Görüyormusunuz nobranlığı! Böyle galiz gafilliklere göz yumulan bir ülke sefil olmaz, rezil olmaz, yerin dibine geçmez de ne olur acaba, söyler misiniz?

*

Vasatlığa ve aptallığa boyun eğmeyen, çalışan insanlar lâzım memleketime. İhtiyacı olmayan bir şeyi alarak yurdunun hatta dünyanın mahvına çanak tutan sorumsuz bireyler değil. Değer bilen, değerlendirebilen, değer bilgisi edinen…ve böylelikle Mustafa Kemal’in öğüdünce muassır medeniyetler düzeyini yakalayıp dünya ulusları içinde değerli, hem, itibarlı bir yer edinen ülkenin bireyi olmalıdır temel amacımız.

*

Bakın...Yakın zamanda Kuzey kutbundan alınan su örneklerinde bol miktarda kot pantolon mikrofiberi buluntularına rastlanmış..bu sizi hiç üzmüyor mu meselâ? Ne işi var dünyanın merkezinde işlenen kot pantolon artıklarının taa kutuplarda!

*

Peki! şöyle bir soluklanın bakalım. Durunca durulurda beşer dediğin. Demlenir duygulanır elbet insan bildiğin.! Kâinatın sizlere yaşam sunan tek gezegeni dünyanın her geçen gün biraz daha canına kastettiğiniz için hiç üzülmüyor, hiç kaygı duymuyor musunuz..? Meselâ! Yeryüzü gırtlağına kadar insan pisliğine garkolmuş, bu sizi hiç ilgilendirmiyor mu gerçekten?

*

Bütün bunlardan uzak olmanız…örneğin bazı melânetlerin sizden çok uzaklarda, hatta kutuplarda cereyan ediyor olması, güvende bulunduğunuzu mu düşündürüyor acaba sizlere. Bela kapının ardında efendiler ve hanımefendiler...Yanıyoruz, boğuluyoruz, hastalanıyoruz, sürünüyoruz, çürüyoruz vallahi...birbirimize hasret yaşıyoruz. Daha kötülerinin geleceğinin davulla ilanı değilse nedir bütün bunlar, deyiverecek bir kul varmı aranızda, deyiverin bakalım?

*

İlk kendimizden başlayalım…ilk evimizden. Mesela! Az harcayın, ihtiyacınız yoksa almayın, değişen teknolojinin insanı cezbeden ürünlerine karşı temkinli olun. Size her altı ayda bir yenilendi, fonksiyonları artırıldı denilen ürünleri kakalamalarına izin vermeyin. Gerkiyorsa ve sizin için önemliyse satın alın. Kafka’nın lafzınca, “Huzur mu istiyorsun? Az eşya, az insan!”

*

Gıcır gıcır arabanızı statü için, güzelim evinizi sınıf atlayacağınızı düşünerek değiştirmeyin. Kap kacak, halı, mobilya, evin boyası, giyim kuşam gibi her ihtiyaç maddesinin gerçekten aileniz için gerekli olup olmadığını, satın alırken bir değil beş kere düşünün. En önemlisi yiyecek ve su israfına asla izin vermeyin! Tüketim bilincinizi geliştirin…bilgi, görgü, vicdan muhakemenizi genişletin…öyle ki bu yöneliminiz evinizin geleneği halini alsın…öyle ki bu vidani sorumluluk sizlerden çocuklarınıza bir büyük ders olarak ve alışkanlık olarak kalsın. Mesela Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşayan her yurttaşın israftan uzak durması bir ahlak sorunu, bir tasarruf geleneği sayılırdı.

*

Çünkü geleceğimiz ve bütün canlılar artık çok büyük tehditler altında iyi bilin. Çalan şaman davulu...düğünleri değil kapımıza dayanan ölümleri, önümüze çıkacak felâketleri, göçleri, savaşları ve insansoyunun belki de varolduğundan bu yana başına gelecek en büyük yıkımları, en büyük kırımları haber veriyor, korkun gayrı, titreyin.