Eskimeyen Yazılarım
ATATÜRKÇÜLÜK EKİNİ
*
Büyük Önder Atatürk‘ü, sonsuzluğa uğurlayışımızın yıl dönümünde özlemle anıyor ve arıyoruz.
Bir 10 Kasım günü saat dokuzu beş geçe, siren sesleriyle ulaştığımız duygusal / düşünsel yoğunluk bize, aşağıdaki alçakgönüllü dizeleri kaleme aldırmıştı:
Rakı da içtin / Sigara da içtin / Bilim sanat ektin / Uygarlık biçtin.
Kin içmedin / Kan içmedin / Barışı sevdin / Yağıdan (1) kaçmadın.
Şişirmedin avurdun / Bütün yurdu doyurdun / Yakıp yıkan cahilliğin / Dumanını savurdun.
Çocuğu rahleden aldın / Devriminle kutsandı kadın / İlkelerin ulus miladım / İnsanlık onuru, ATATÜRK adın.
DİKTATÖR MÜYDÜ?
... 10 Kasım’ın üzerinden çok değil bir hafta geçsin, (aramızdan kimileri) Büyük Önder‘e salvolarını kaldıkları yerden sürdüreceklerdir. En çok da Atatürk‘ün “diktatörlüğü” (!) üzerinden.
Peki, Büyük Önder sahiden diktatör müydü?
Tarihçi Cemal Kutay (1909 – 2006) “Ardında Kalanlar” adlı kitabında, bu savı çürütmek için çok ilginç bir gerçek öykücük (anekdot) aktarıyor (Cem Ofset yayını, sayfa 100).
Öykücük, özetle şöyle:
Cumhuriyetin ilk yıllarıydı. Bir yurttaşımız hakkında, Atatürk’e hakaretten soruşturma açılmıştı. Hakaret kişiye yönelik olduğundan, Atatürk’ten izin alınması gerekiyordu.
Büyük Önder, yurttaş aleyhine dava açılması için kendisinden izin isteyen bakana sordu:
— Ben ne yapmışım ona?
Adamın, sigara kâğıdı yokluğunda tütünü gazete kâğıdına sarıp içmek zorunda kalınca dudakları yanmıştı.
Atatürk, bakana:
— Siz hiç gazete kâğıdına tütün sarıp içtiniz mi?
Bakan hayır deyince Atatürk’ün yanıtı:
— Ben Trablusgarp (2) Harbi’nde içmiştim, bilirim. Pek berbat bir şeydir. Köylü bana az küfretmiş.
Ardından da (...) şöyle dedi:
— Siz bu yüzden vatandaşa dava açacağınıza onun insan gibi sigara içmesini sağlayın.
Kendisi hakkında, gözünün üstünde kaşı var, diyenler aleyhine dava açanlar, bu öykücükten etkilenirler mi?
Umarız...
(1) Yağı: Düşman
(2) Trablusgarp: Libya’yı oluşturan üç bölgeden birine eskiden verilen ad.
(13 Kasım 2019, YeniGün)