Bir evin mutfağı, misafir odası ve halıları gösteriş açısından çok önemlidir.
 Özellikle Anadolu’da bu işlere çok önem verilir.
 Adamın evi 100 metrekare bile değil, 10 metrekarelik odasına değme salonlara sığmayacak bir mobilya takımını koymuş.
 Altındaki halı göz kamaştırıyor.
 Ama, bir koltuktan ötekine geçmek için koltuklar üzerinde zıplamanız ve tur atmanız gerekiyor.
 Gösteriş olsun da, nasıl olursa olsun.
 Geçen gün Selvi hanımın mutfağını gördük.
 Eşi Kemal bey o mutfaktan arkadaşlarına görüntülü olarak seslenmiş.
 Sade bir Anadolu mutfağı.
 Gösterişten eser yok.
 Bir Anadolu evinde normal bir vatandaşın mutfağı neyse onun gibi bir mutfak.
 Bazıları mutfağın kapaklarına takmış olmalı ki, Kemal bey, “mutfak kapakları iyi olmayabilir ama, o evde biz ailece huzur içinde yaşıyoruz.”  dedi.
 Demek istemiş ki; o evde temiz bir vicdanla yaşamayı hiçbir şeye tercih etmem.
 “O bakımdan Selvi hanım ve ben müsterihiz.”
 Bazı evlerin mutfaklarından zenginlik fışkırır.
 Hele buzdolabının kapağını açtığınızda, içinde sucuk, pastırma, kavurma gibi mamuller bolca varsa o aileyle hısım bile olunur.
 O evde mutfak dolaplarına uygun buzdolapları yoksa neye yarar!
 Ruhsan hanımın şirketinden ise zenginlik fışkırıyor.
 O’nun mutfağını henüz gören olmamış ama buzdolabının içinin mükemmel olduğu açık.
 9 milyarlık dezenfektanı bir kalemde kendisi satınalmış gibi.
 Şirketin sahibi eşi, hissedarı kendisiymiş.
 Bal tutan parmak hesabı.
 Bazıları için vicdan, bazıları için cüzdan önemlidir.
 Biz bu hayatta ikisi arasında gidip gelenleri görebiliyoruz ancak.
 Seçmen olarak tercihimizi vicdandan yana kullanmazsak, başımıza daha çok işler gelir.
 Ya vicdan, ya cüzdan!