Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin, “kayyum rektör” uygulamasını protesto etmek için kendi sorunlarına uyarladıkları, Âşık Mahzunî'nin "Yuh Yuh" adlı türküsü, 40-50 yıl önce yakılmış (bestelenmiş) bir türküdür.

Günümüz öğrencilerinin böyle bir türküyü fark etmeleri çok önemlidir. O nedenle kendilerini yürekten kutluyorum.

*

Attila ilhan, o yıllarda "Halk şiiri de tıpkı divan şiiri gibi toplumsal koşullardan çok az etkilenmiş ve kendi kuralları içinde sürüp gitmiştir" (Yeni Ortam, 21 Ocak 1974) diye yazıyordu.

Oysa, tam da o yıllarda hemen her türkü “toplumsal koşulları içeriyor”du. Dahası, Âşık Veysel ve Neşet Ertaş gibi büyük ustalar “gül bülbül edebiyatı” yapmakla suçlanıyordu.

*

Ben de Attila İlhan’a tepki göstermiş, “Halk şiiri, bırakın toplumsal koşullardan çok az etkilenmeyi, toplumsal koşulların kendisidir” demiş ve bir halay türküsünden söz etmiştim.

Türküde şu dizeler yer alıyordu: “KIRIKHAN’DA MOTOR VAR/ HEP MARKASI CON DERE”… Türkü, bu dizelerle, JOHN DEERE marka traktörün Türkiye’ye girişini anlatıyordu.

Bu halay türküsünün bu iki dizesi bile halk şiirinin toplumsal koşulların kendisi olduğunu gösteriyor ve Attila İlhan’ın anlamsız tezini çürütmeye yetiyordu.

*

Bazı züppe aydınlar daha ileri gidip, Pir Sultan gibi Alevi önderi bir ulu ozanın “İran casusu” olduğunu iddia ediyorlardı. Oysa o zaman İran bir Türk (Safevi) devletiydi. Başında da Azerbaycan Türkü Şah İsmail (Şah Hatayi) vardı. Ki, Şah Hatayi  Aleviler için bir büyük ulu ozandı.

Yine aynı züppeler, ülkeyi ecnebi tefecilerin eline düşüren “horoz dövüştürücüsü” padişah Abdülaziz’in fermanına meydan okuyan Dadaloğlu gibi bir büyük halk ozanını  “yerleşik düzene karşı çıktığı” gerekçesiyle “gericilik”le suçlama aymazlığını dahi gösteriyordu.

(İki iddia da saçmadır. Çok ayrıntı gerektirdiği için bir gün başka bir yazımda anlatırım.)

*

Böyle züppelikler, ne yazık ki yaşanmıştır.

Halk şiiri ve türküsüyle ne alıp veremedikleri varsa, bu kişilerin anlamsız iddialarına zaman zaman tanık oluyoruz.

Onlar söyledikleri anlamsız ifadelerle anlamsızlaşırken, halk şiiri ve türküsü toplumsal koşulların kendisi olmaya devam ediyor.

Sabahattin Ali gibi büyük usta bir yazar bile asıl işi olan roman ve hikâyelerinden daha çok halk şiiri tarzında yazdığı, bestelenen/yakılan birkaç şiiriyle anılıyor.

Bu, çok önemli. Halk şiiri/türküsüne karşı olanlara özellikle anımsatmak isterim.

Halk şiiri/türküsü düşmanlığı, züppe aydınların kıskançlıklarından kaynaklanıyor! Çünkü kendi yazdıklarıyla halk şairleri kadar etkili olamıyorlar!

Beni soracak olursanız: Halk şiiri/türküsü benim ana beslenme damarımdır. Türkü dinlemezsem, destansı şiirleri hiç yazamam. Şiirlerim tatsız, tuzsuz olur.