Ünlü İletişim Profesörü Haluk Şahin;: Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasında gerçekleşmesi planlanan televizyon programında İmamoğlu’na olası ‘Tuzaklar’ konusunda uyarılarda bulundu.
Prof. Dr. Haluk Şahin, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Ekrem İmamoğlu ‘na televizyon programı için uyarılarda bulundu. Şahin’in ‘Ya televizyon tartışması bir tuzaksa? Ne yapmalı?'' başlığıyla paylaştığı yazı şöyle:
17 Haziran’da televizyonda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayları arasında canlı yayınlanacak “münazara” programı var. Bu iyi bir gelişme: Dünyanın belli başlı demokrasilerinde yerleşmiş olan adaylar tartışmasının ülkemize geri dönmesi olumlu bir adımdır. Demokrasinin nimetleriyle iktidara gelip onların üzerine yatmaktan gocunmayalar mecbur kalınca onları yeniden raftan indiriyorlar...
Bunun nedeni, hiç kuşkusuz, adaylardan birisinin, evet tahmin ettiniz, iktidarın adayı Binali Yıldırım’ın, hem anketlerde geride kalması, hem de kampanyasının bir türlü momentum kazanamamasıdır. Bu canlı tartışma o cephe için “son bir şans” niteliği taşıyor. Bu programda muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu’nun kıracağı bir pot, yapacağı gaf, yıkacağı gönül ya da sergileyeceği cehaletle asıl hedef olan kararsız seçmenlerin gözünde puan kaybetmesini umuyorlar. Olur mu olur! Başka ülkelerdeki seçim tartışmalarında örnekleri var.
İktidar cephesinin taktiği kuşkusuz İmamoğlu’nu sıkıştırarak bu türden hatalar yapmaya zorlamak üzerine kurulacaktır. Bu yüzden bazıları onu kurulabilecek tuzaklara karşı uyarıyor, hatta programa çıkmamasını öneriyorlar.
Bunca yıl tartışma olsun diye ısrar ettikten sonra şimdi çıkmamak riyakarlık olur. Yapılması gereken şey olası tuzaklara karşı önlem almaktır.
Alınacak birinci önlem tartışmanın formatı ile ilgilidir. Moderatör ya da moderatörlerin kimliği, deneyimi, etik kalitesi fevkalade önemlidir. Bu kişi ya da kişiler olası tuzağın değil, onun gerçekleşmemesinin teminatı olmalıdır. İmamoğlu bu konuda taviz verirse bedeli ağır olur.
Uzun yıllarını televizyonla haşır neşir geçirmiş biri olarak, olası tuzaklara karşı iki “yem”e dikkat edilmesini öneririm: 1) Yayına konacak görüntü paketleri; 2) yayına bağlanacak üçüncü kişiler!
Daha önce adaylar tarafından onaylanmamış hiçbir görüntülü malzemenin yayında gösterilemeyeceği ve onaysız kimsenin yayına alınmayacağı üzerinde kesin bir taahhüt olmalıdır. Yoksa zemin çürüktür.
Adayların birbiri hakkında söyleyecekleri konusunda bir sınırlama konmasını uygun görmem. Bırakınız konuşsunlar. Söyledikleriyle kendi kumaşlarını ve insani niteliklerini de ortaya koyacaklardır. Ama her konuya hazırlıklı olmalarını öneririm. Binali Yıldırım’ın gemileri de, İmamoğlu’nun beton binaları da konuşulabilmeli. Amaç kitlelerin kafalarındaki sorulara net yanıtlar almak olmalıdır. Bu konuda moderatöre büyük sorumluluk düşer. Kaçak güreşenleri mindere çekmek onun görevidir.
Dijital İletişim Çağı’nda bu türden televizyon tartışmalarının devasa sosyal medya olaylarına dönüştüğünü unutamayız. O gece Twitter’da, Facebook’ta, Instagram’da rekorlar kırılacaktır. “Anında yorum”lar tartışmanın algılanmasına yol gösterecek, belki de söylenenler kadar etkili olacaktır. Taraflar kuşkusuz bunun için de hazırlanmaktadır. Tartışmayı kimin kazandığı konusu da sosyal medya istatistiklerine dayandırılacaktır. Televizyon programlarında bile öyle oluyor. O alem asla “sanal” değildir.
Halkımız siyaset tartışması seyretmeyi sever. Tartışma geleneğimiz taşı gediğine koyana puan verir. Son yıllarda kimi televizyonlara egemen olan sığlık, bilgisizlik ve küstahlık bile bunu tamamen yok edememiştir. O gece kuşkusuz reyting rekorları kırılacaktır. Ama bu reyting eski seçim tartışma programlarından farklı bir bileşimde olacaktır: Artık asıl ekran akıllı telefonlar ile tabletler, asıl seyirci ise tüm dünyadır.