60 yılı aşkın emek mücadelesinin ön saflarında yer alan, adliye koridorlarında adalet arayan Avukat Müşür Kaya Canpolat hayata veda etti.
“Çukurova’da, Kadirli ilçesinde doğmuşum. Yıl 1932. İlkokul sıralarında şiir yazmaya başladım. Şiire duyarlı aile ocağının ve çevrenin bu yolu önüme çıkardığını düşünüyorum. Konuklarının karnını doyurmakla yetinmeyen bir baba, onlara Karacaoğlan’dan, Namık Kemal’den bir de senden şiir okumasını isterse... O sırada ağabey yaşındaki Yaşar Kemal de şiirler yazıyor ve Nâzım Hikmet’ten şiirler okuyor ve tek başına çetin bir direnme gösteriyorsa... Dağ yollarında topladığın kokulu menekşelere mi hayransın, yoksa sınıfın ortasında utanarak eline tutuşturacağın kıza mı? Karacaoğlan’dan öğrenmeye başlarsın doğa ile insan ilişkisini...”
Durakoğlu Canpolat’ı anlatıyor..
İstanbul Barosu Üyesi Av. Müşür Kaya Canpolat’a 27 Ocak 2018 Cumartesi günü saat 17.00’da İstanbul Barosu Konferans Salonunda düzenlenen törenle ‘Yaşam Boyu Onur Ödülü’ verilmişti.
Gecenin açılışında konuşan İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu şunları söylemişti.
“Hiç yaşını sormadım Av. Müşür Kaya Canpolat’ın... Hiç de merak etmedim. Ben yeni başlamıştım mesleğe, O Adliyede adalet arıyordu, sonuna geldiğimi hissediyorum mesleğin, O yine aynı uğraşta...
Ben hep yaşdaşım hissettim Av. Müşür Kaya Canpolat’ı... Utandım bazen hatta gençliğim O’na bulaşmış diye... Ben yaşlandım, gençleşti Canpolat...
Sola dair öykülerin meslekteki başkahramanıydı O... Biz öyle bildik. Darbe dönemlerinin duruşmalarında bir bilinçli direnişin simgesi. Öyle anlatıldı hep... Emek mücadelesinde, DİSK’e hep ekmek taşımış… Öyküleşmişti yaşamı...
Biz de o öykülerde öğrendik mesleği, tutunmayı yaşama... Bizim öykülerimiz olsun istedik sola dair... Eylem adamından, adamlığı öğrendik, eylemi de… Hiç kuyunun derinliğini anlatmadı bize, hep ipimizin kısa olabileceğini düşündürdü. Kriz zamanlarının sakin ve kararlı adamından, kararlı sükûnetler öğrendik. Hiç çıkmadı akıl çizgisinden…
Sadece hukuk adamı değil, edebiyat dünyasının içinde olmasından mıdır bilinmez, anlatımındaki güzellik etkisini, her yaşında zirveye ulaştırdı… Ben hep bir şeyler kaparım diye dinledim üstadımı... Herkesin bildiğini hep farklı anlattı O... Ama hep güzel anlattı edebi kişiliğiyle… Avukatlığın aslında hukuk dünyası dışında, ayrı bir dünyayı gereksindirdiğini, iki dünyanın gailesinin öyle aşılabileceğini öğretti.
“Şiiri, avukatlığın elinden kurtaran adamdır” kendi deyimiyle... Mesleğine tutkunluğu kadar tutkun olduğu şiir, dilekçelerinden kurtardıkları değil de dilekçelerinin mantığıdır bazen... Edebiyattan beslendiğinin ayırdına varmak için on dakikalık bir konuşma yeter Onunla... Söyleyecek çok şeyi olan 1968 kuşağının bir türlü dışa vuramadığı düşüncelerinin, siyaset yoluyla olamasa da edebiyat yoluyla kafesten çıkarılması gibidir şiir... Yayınlandığı mecralar size, “arada bir de şiir deneyen adamı” değil, direkt “şairi” tanıştırır.
Sıkışırsanız, oturun yanı başına... Kalktığınızda farklı oluyor”.
Durakoğlu konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Sevgili Müşür Kaya Canpolat, bugün size ödül vermeyeceğiz, çünkü siz İstanbul Barosu için çok büyük bir ödülsünüz”.
Müşür Kaya şiirleri
Hukuk fakültesini kazanınca memleketime vedamı da bir şiirle yaptım.
'Bir şehre Veda’dan
Bir daha, bir daha
İstemem gönlüme kâhya
Yitip bitiremediği kahkaha
Allahaısmarladık.
Hikâyeler kalmış yarım
Yine sizi hatırlarım
Talebelik sevdalarım
Allahaısmarladık
‘Şiirin Akıl Çağı’ 1984
Noksansız olmalı “Hayat Bilgisi” ozanın
Uzak tutmalı şiirden yanılgıları
Sohbetlerde kalmalı yalan yanlış
Özlü doğruları kaydetmiyorsa
Kalemi kırılmalı yazanın
...
Haber vermeli doğanın gizlerinde
Nasıl kurtulur toplumun ve insanın
yarını
Bir ses mi geliyor “doğaüstü”nden
Bir belirti mi var bilimin görmediği
dizele hızlanmalı “bilinmez”in izinden
...
Çağdaş karmaşası duygulanmanın şiirin hasında çözümlenmeli
Ne kadarı aklın ve yüreğin payı
Ne kadarı gerçek ne kadarı düş
Ustası olmalı ozan bu denklemi
kurmanın





