CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt,  Akşam Gazetesi Yazarı Hüseyin Besli’nin ‘Aleviler ve Kürtlerin sistematik olarak yalancılık eğitimi aldıkları’ şeklindeki söylemine tepki göstererek,.” İnsanları, kökenine ve inancına göre ayrıştırmak alçakça bir tavırdır.” Dedi.

CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Bozkurt, Akşam gazetesi yazarı Hüseyin Besli'nin Aleviler ve Kürtlerle ilgili yazısına tepki gösterdi

Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt Akşam gazetesi yazarı Hüseyin Besli'nin Aleviler ve Kürtlerle ilgili yazısına tepki gösteren 17 tweetlik bir flood paylaştı.

Seviyesiz analiz

Bozkurt'un Twitter'dan yaptığı paylaşımlar şöyle:

Cumhuriyet gazetesinin internet sitesindeki bir haberi hayretle okudum. Haber, Akşam gazetesi yazarı Hüseyin Besli’ye ait bir yazıyı konu ediyordu. Köşe yazısında bir inanç ve bir ırk aşağılandığından, yazarını tanımak, dolayısıyla ne yapmak istediğini daha iyi anlamak için kimdir ve necidir diye araştırdım.
Gördüm ki bu kişi geçmiş dönemlerde, Yeni Şafak gazetesinin genel yayın yönetmenliğini, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey’in basın danışmanlığını, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Danışmanlığını, yine Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 22. ve 23. dönem milletvekilliğini yapmış bir kişi. Yazı sahibi, yazısında yalanın çıkış noktasının şeytan geldiğini, bundan itibaren insanların da yalan söylediğini. Aleviler ve Kürtlerin de kimliklerini gizlemek için yalan söylediğinden ve dolayısıyla yalana alıştıklarından, Alevi ve Kürtlerin çocuklarının, iyi yalan söyleyince ailelerinden takdir aldığından, hatta yalan söyleme konusunda aileleri tarafından eğitildiklerinden ve başka saçmalıklardan bahsediyordu. Bu noktadan hareketle, seviyesizce Sayın Genel Başkan'ımızın kimlik analizini yapıyor, hem kökeninden hem de inancından yola çıkarak Sayın Genel Başkanımızdan ‘çifte kavrulmuş yalancı’ olarak söz ediyordu.

Bizi biz yapan değerlere hakaret

Aslında bu kişi, Sayın Genel Başkan'ımızın söylediklerinin ve üslubunun kamuoyunu olumlu bir şekilde etkilemesinden belli ki endişe duymuş ve Genel Başkan'ımızı kamuoyuna olumsuz gösterme gayretine girmiştir. Buna gerekçe uydurmaya çalışırken de Sayın Genel Başkan'ımızın ait olduğu bu topraklara ve bizi biz yapan değerler sistemine de hakaret etmiştir. Gündem olmaya çalışan bu şahsın, belli ki birilerine mesaj verme hırsı ile gözü dönmüş. Kuruluşunun 98. yılını daha geçen günlerde el ele ve omuz omuza kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içindeki kökenleri, inançları ve kültürleri aşağılayan bu kişi, kökenlere ve inançlara bağlı olarak sınıf yaratma öz güvenini, yetkisini ve haddini kendinde neye dayanarak buluyor bilemiyorum. Haberi okuyunca kamuoyundaki yansımasını takip ettim, ancak pek bir ses çıkmadığını gördüm. Kamuoyu belli ki bu kişiyi çok da dikkate almamış.

Ülkenin dibine dinamit koymaya sessiz kalmak

Ben bir Belediye Başkanı olarak daha ziyade Esenyurt sorunlarına odaklanıyorum, çalışmalarımı Esenyurt üzerinden yürütüyorum ve genellikle sorulmadıkça ülke sorunlarına dair söz üretmeyi çok doğru bulmuyorum. Fakat bu seviyesizliğe sessiz kalmanın bizi insanlıktan uzaklaştırdığına ve ülkemizin dibine dinamit konmasına sessiz kalmakla eş anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Alçaklıktır

Kürtlerin ve Alevilerin bazılarının kimliklerini söylemekten imtina ettiği zamanlar olmuş olabilir ama bunu 'sistematik bir yalancılık eğitimi aldıkları' şeklinde ifade etmek alçaklıktır. Kaldı ki ülkemizdeki herhangi bir bireyin kimliğini söylemekten imtina etmesinin sorumluluğunun kimde olduğunu tüm toplumun iyi değerlendirmesi gerekir. İnsanları, kökenine ve inancına göre ayrıştırmak alçakça bir tavırdır. Unutmayalım ki Aleviler de Kürtler de Anadolu topraklarının en kadim halklarındandır. Benim tanıdığım Aleviler de Kürtler de mert, açıksözlü ve güvenilir insanlardır.

Hakkınız da yok  haddinize de değil

Bu kişi aslında, kendisinin ve onunla aynı kafadaki, ötekileştirici düşüncelilerin bu halklara bakışını itiraf ediyor. Bu şahıs, “Kimliklerini saklamak için yalan söylüyorlar!” iddiası ile Kürtlerin ve Alevilerin ayıplı bir yere ait olduğunu düşündüğünü itiraf ediyor. Sen ve senin gibiler bilmelidir ki ülkemizde yaşayan her birey kimliği ve inancından bağımsız olarak bu ülkenin eşit yurttaşıdır. Hiç kimse ülkemizdeki herhangi bir yurttaşımıza ikinci sınıf insan muamelesi yapma hakkına da haddine de sahip değildir. Sizin gibiler anlasa da anlamasa da gerçek budur ve böyle olmaya da devam edecektir. Zira bizim topraklarımızın kültürel zenginliğinin kaynağı da buradan gelmektedir. Sayın Genel Başkan'ımızı bir yerlere layık görmeme çabanız nafiledir. Bu topraklara asıl yakışmayan, sizin ayrıştırıcı ve ötekileştirici fikirlerinizdir.

*****

Hüseyin Besli ne yazmıştı?

*

Mukaddimece'ce/27 Yalan söyleme mecburiyeti ve becerisi

1

Yalan söylemek, ta bezm-i elestten beri insanoğlu ile beraber yürüyen/var olan bir olgudur.

Hani; şeytan o ikisine (Adem ile Havva) "... Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikinizde birer melek ya da cennette ebedi kalıcılardan olmayasınız diye sizi şu ağaçtan men etti..." demişti ya.

Sonradan gelişen olaylar gösterdi ki şeytan yalan söylüyordu.

Yalan, bu vasfıyla ve ilk ortaya çıkışıyla şeytana ait bir şey olmasının yanında insana da aittir.

Anlaşılan odur ki; insan var olukça yalan da bir şekilde var olacaktır.

Genel teamül gereği; bir kişinin yalanı deşifre edilip, yüzüne vurulduğunda normal insanın yüzü kızarır, hiç değilse şöyle bir durur, geri çekilir...

Ne var ki bu genel teamüle uymayan, yalan söylemeyi karakter/ahlak haline getirenler de vardır.

2

Daha önce de çeşitli vesilelerle yazdık.

Ancak, hala, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yalanları karşısında şaşkınlık yaşayanlar için hatırlatalım istedik...

Malum, daha düne kadar, Türkiye'de alevi vatandaşlar kimliklerini açıkça ifade edemiyorlardı. (Ne yaman çelişkidir ki bunun da kökeni CHP zihniyetine dayanır.)

Aksi takdirde bilhassa devlette bir takım yerlere gelemezlerdi.

Bu nedenle, alevi bir anne baba daha doğumdan itibaren çocuklarına kimliklerini gizlemeyi yani yalan söylemeyi öğretmek durumundaydı... Bu bir.

İkincisi; yine malumdur ki Alevilik Türkmenlere mahsus bir şeydir. Türkmen haricindeki, mesela Kürt aleviler ana kitle tarafından makbul sayılmazlar, hatta Alevilik kimliğinin başka bir kimliği örtmek için kullanıldığını bile düşünürler.

Böyle olunca; alevi Kürt bir aile çocuklarına alevi kimliğini gizlemeyi öğrettiği/öğütlediği kadar Kürt kimliğini de saklamayı öğretmek mecburiyetinde kalmaktadır.

Yani söz konusu çocuklar 'çifte kavrulmuş yalancı' olmak durumundadırlar. Ve ne kadar maharetle yalan söyleyebiliyorlarsa o kadar aferin alarak yetişmişlerdir.

Şimdi tam burada İbn-i Haldun'un "adetler zamanla karaktere dönüşür" deyişini hatırlayabiliriz.

Yani, Kemal Kılıçdaroğlu gibiler bir bakıma toplumda bir yer elde etmek için, bir bakış açısına göre masum ve mecburi yalan söyleye söyleye, zamanla yalan söylemeyi ve yalancılığı karakter ittihaz etmiş oluyorlar.

Şaşılacak bir şey yok.

(Akşam gazetesi 14 kasım 2021 Pazar)