Gazeteci -Yazar Yazgülü Aldoğan, yaşadığımız zaman dilimine ilişkin politikyol'da, "Batsın bu dünya!" başlığıyla her satırı dikkatle okunması gereken bir yazı kaleme aldı. Buyrun o yazı: 

*

Batsın bu dünya!

Türkiye Lübnan ya da Filistin olmayacak! Türkiye Laik bir hukuk devleti olarak kuruldu ve yaşayacaksa Cumhuriyetin 100. Yılı kutlu olsun. Ya da: Batsın bu dünya!

Çocuklar öldürülüyorsa, hasta çocuklar, yaralı çocuklar ve onları tedavi etmeye çalışan doktorlar, hemşireler, hastabakıcıların üzerine bomba yağıyorsa, niye nefes alıyoruz ki? Batsın bu dünya, batsın da kurtulalım utançla nefes almaktan, çaresizce çırpınmaktan, duysak da bir şey yapamamaktan!

Batsın bu dünya! Kadınların cesetleri üzerinde tepiniliyorsa, soyulup da teşhir ediliyorsa kanlı göğüsleri, kırılmış bacakları, ters dönmüş kolları ve biz o fotoğraflara bakarak kim suçlu, kim güçlü ayırmaya çalışıyorsak, batsın bu dünya! Yaşamaya değer mi?

Batsın bu dünya! Koskoca bir devlet, eşkıya gibi evinize girip, kolunuzdan tutup atıyorsa sizi dışarı ve gıkınız çıktığında basıyorsa kurşunu; elinizde son kalan iki yatağı ve birkaç parça eşyayı, eşeğin üzerine yükleyip nereye olduğunu bilmediğiniz bir toprağa doğru yola çıkıyorsanız; ve çıktığınız yolda sizi kimse istemiyorsa, komşular kapılarını kapatıp sesinizi duymuyorsa, batsın bu dünya! Yola koyulmaya değer mi?

Evet, batsın da bu vahşet, bu işkence, bu işgal, bu bombalar, bu savaşlar, bu sahte yardım sözcükleri bitmiyorsa, yaşamanın yeri ve kıymeti kalmamışsa, niye yaşıyoruz, nerede yaşıyoruz, ne yapabiliyoruz?

Tarih tekrardan ibaret!

Günlerdir yaşanan vahşet, sanki yeni mi? Dünya, kosmosun içinde yerini alalı beri, ilk kez mi masumların kanı akıtılıyor, ilk kez mi çocukların bedenleri yakılıyor, ilk kez mi kadınlar saçlarından sürükleniyor, ilk kez mi üniforma giydirip eline silah verdik diye oğullarımız, kocalarımız, babalarımız, ölüm makinesine dönüştürülüyor ve ölmelerine hak veriliyor? Bir insan ömrüne kaç savaş, kaç işgal, kaç ihtilal, kaç darbe girişimi, kaç salgın hastalık, kaç deprem, kaç başarılamamış seçim, kaç binlerce yalan ve kara propaganda sığabilir ve biz hepsini yaşamak zorunda mıydık?

Kaç gün gülebildik yaşamımızda? Kaç gün şarkı söyleyebildik, kaç gün sevdik sevildik? Bunun için yaşamaya değer miydi?

Yalan dünya

Mesaj kutum, propaganda yalanlarıyla dolu, hayatlarını tehlikeye atarak olayları izlemeye çalışan meslektaşlarımın çıplak gözle gördükleri dışında ne doğru? Irak, Suriye, Lübnan nasıl parçalandı? Yalanlarla değil mi? Dünya devletleri, süper güçler ne yapıyor? Kim samimi? Hiçbiri. Önceki gün TBMM’de oynanan tezkere tiyatrosu, şimdiye kadar izlediğimiz tiyatroların dışında bir gerçek gösteriyor bize: 6’lı masa denilen kocaman bir yalanmış! Hatta artık kimileri diyor ki iyi ki de kazanmamışlar, bunlar mı yönetecek, yönetemeyince de bütün umutlarımız bitecekti, muhtemel bir başarı için! Sınırlarımız dışına asker gönderme kararı alınmış. Mış mış mış. Savaşa doyamayan iktidarlar, seçim kazanmak için savaştan medet umanlar!

İptaller

Yaşanmamış, yaşanamamış, yaşayamadığımız yaşamlarımızı iptal etme dönemi başladı. Konserler iptal. Dans gösterileri iptal. TRT’de Cumhuriyetin 100. Yılı kutlama programları iptal. Cumhur İttifakı’nın canına minnet kutlamamak. Kutlamak demek düğün bayram yapmak demek sanki, kutlayalım derken anlamını düşünelim, anlayalım, analım demek istiyoruz da zaten onların da asıl derdi bu, anlamayalım, 100 yıl önce yaşanan savaşı, emperyalist devletlerin üzerimize nasıl çöktüğünü, ülkeyi yönetiyormuş gibi yapan Osmanlı Hanedanının yabancı düşmanlara ülkenin anahtarlarını teslim edip kaçıp gidişini ve onlara isyan eden bir halkın Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde önce savaşıp ülkenin sınırlarını çizdiğini. Sonra Anadolu’nun gerçek temsilcileriyle birleşip Cumhuriyeti ilan ettiğini. O cumhuriyetin bütün saldırılara karşın 100 yıldır ayakta kaldığını!

Üç gün yası uzatıverirsin

Amaç kutlamak değil, parantezi kapatıp, Türkiye Cumhuriyeti yerine Türk İslam Cumhuriyeti’ni kurup şeriat yasalarını hayata geçirmek olunca iptal edilir tabi 100. Yıl Kutlama programları. Üç gün yası 13 güne çıkarırsınız, olur biter! Anaokullarına kadar dayatılan mescitler, yeni doğan bebelere kadar neredeyse indirilecek İslami değerler adı altında antidemokratik, hukukun yeri olmayan, faşizan yönetim biçimiyle ülkeyi talan etmek daha kolay. Ormanları keser, maden arama bölgesi yapar, tarımı bitirir, hayvancılığı yok eder, fabrika yerine beton evler diker, oralara dünyanın her yerinden gelen mültecileri yerleştirir, onlara bakarken kendi halkını yoksullaştırıp açlıktan aptallaştırırsın. O zaman Batsın Bu Dünya!

Türkiye İran olmayacak diye uykusuz geceler geçirdik. Türkiye bu gidişle İran değil ama Lübnan olacak, paramparça. Suriye olacak, Irak olacak, Afganistan olacak. O zaman Batsın bu Dünya!