Bir inşaat firmasında çalışan 28 yaşındaki kadın mimar Başak Cengiz, İstanbul Ataşehir’de 9 Kasım günü akşam saat 19.00 sıralarında yolda yürürken, hiç tanımadığı 27 yaşındaki Can Göktuğ Boz tarafından samuray kılıcıyla öldürüldü.

Katil Boz’un ifadesi, kelimenin tam anlamıyla kan dondurucuydu.

Olay günü spor yaptıktan sonra karamsarlık ve mutsuzluk hissettiğini ve kılıcını çantasına koyarak sokağa çıktığını, hayatında ilk kez gördüğü adını daha sonra polislerden öğrendiği genç kadına, sayısını bile hatırlamadığı kılıç darbeleriyle saldırdığını; olaydan sonra eve gittiğini, üzüntüsünün ve moral bozukluğunun geçtiğini söyledi.

Bu ifadeden daha kan dondurucu olan, katilin annesinin sözleriydi.

Oğlunun avukatlığını üstlenen anne Ayşe Nejla Yomraloğlu, "Kendisi 14 yaşından beri psikolojik tedavi görmektedir. Verilen ilaçları düzenli kullandıramadık. Son 2-3 senedir tedaviyi reddediyor ve benimle görüşmüyordu. Sıkıntılarının arttığını, akıl sağlığının yerinde olmadığını ben de gözlemledim. Gözlem altına alınmasını ve tedavisinin yapılmasını talep ediyorum" dedi.

Bir de, kimin başvurusu sonucu alındı bilmiyorum, cinayetle ilgili habere yayın yasağı getirildi.

Bunları okuyunca, Burak Erdoğan, Cem Garipoğlu, Rüzgar Çetin olayları (oluş tarihleri sırasıyla buraya alındı) gözümün önünden geçti…

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan, babasının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu 11 Mayıs 1998’de, Şişli Abide-i Hürriyet Caddesi'nde karşıdan karşıya geçmekte olan ses sanatçısı Sevim Tanürek'e çarparak ölümüne neden olmuştu. Dünya trafik tarihinde belki de bir imza atılarak, caddede karşıdan karşıya geçmekte olan kaza mağduru bir yaya sekizde sekiz kusurlu bulunmuştu. Bir gün veya bir kuruş bile ceza verilmeyen Burak Erdoğan’ın ehliyetsiz olduğu, üç ay önce almış gibi ehliyetlendirildiği iddialarını bir yana bırakıyorum…

Ünlü iş adamı Hayyam Garipoğlu’nun yeğeni Cem Garipoğlu, 17 yaşındaki Münevver Karabulut’u 3 Mart 2009 günü katletmiş, ceset parçalanarak valiz içinde çöp konteynerine atılmıştı. Sırra kadem basan Cem Garipoğlu cinayetten 197 gün sonra teslim olmuş, 24 yıl hapse mahkûm edilmiş, cezaevinde kendini asmıştı. Son dönemde, Cem Garipoğlu’nun ölmeyip kaçtığı iddia edildi; mezarının açılması gerektiği konuşuluyor.

Ünlü yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzar Çetin, 29 Ocak 2016’da alkollü halde kullandığı araçla bir polis memurunun ölümüne neden olmuş, mahkeme başkanının muhalefetine rağmen az bir ceza ile tahliyesi sağlanmıştı. Rüzgar Çetin’in tahliyesinde, ölen polis memurunun ailesinin 3 milyon lira karşılığında şikayetten vazgeçtiği iddia edilmişti.

Şimdi, ekonomik gücü yerinde olduğu anlaşılan avukat bir kadın, sanırım hem ekonomik ve meslek gücüne hem de anne olmasının duygusal avantaj sağlayabileceğine güvenerek açıklama yapıp istekte bulunuyor.

Tedaviyi ve ilaç kullanmayı reddeden canavar ruhlu birinin, sırf evladınız-yakınınız olduğu için serbestçe dolaşmasına göz yummak, canavarlığını sergilediğinde de cezasız kalmasını istemek!..

Ben bu açıklamayı ve isteği, toplumsal statü ve maddi güce dayalı arsızlıkla yapılmış bir itiraf olarak görüyorum.

Yoksa güçlüler için kan kırmızısı ile gül kırmızısı fark etmiyor mu?