Vah insanlar! 

Başlarını çıkarlarının çukuruna gömmüş ey zavallı ölümlüler. Çarkları olduğu kapitalizmin değirmenine yüzyıllarca acı,gözyaşı ve oluk oluk kan taşıdılar..vah insanlar!

Öyle anlatılmaz suçlar ve utançlarla işledi ki şimdiye değin bu düzen,gün geldi insan kanıyla dönen,insan eti öğüten sefil dümenin artık istisnasız herkesi tüketeceğinin ayırdına varmaya başladı beşer..

Daha durur mu kapitalist denen etoburlar! Değiştirmelilerdi artık onlarda yeme içme alışkanlıklarını ve beslenme düzenlerini biran önce..eğer doymak isterlerse gönlünce.

Bundan böyle hiç kimse,gözünün önünde de işlense cinayetlerin,onulmaz yaraların,dayanılmaz acıların farkında olmamalı,kat’a duymamalıydı. 

Büyük bir göç lâzımdı.!

Gönlünden göçmeliydi,o da olmazsa hayattan zorunlu tasfiyesi lazımdı herkesin.Soyutlanmalıydı soyluluk damarından bütün bütün her bir yaşayan! 

İnsana davül mekânı unutturup, nüzhelü-z zamanı icad etmeliydiler..ettiler!

Uzun zaman alsada büyük bir kitle uyanışı başlamadan onun da yolunu buldular.Sonra,şükrettiler karanlık ruhlarına,şükrettiler karanlığın koruyucusu ebedi şeytana.

Artık aklından feragat ettirilen insansoyuna,ellerine verdikleri akıllı telefonlarla akla zarar işler yaptıracaklardı ama bundan ne şikayet edecek,ne de hiçbirinin umrunda olacaktı. 

Kimse vaktini diğerine harcamayacak,kimse kimseyi düşünmeyecek,kimse başkasının derdini dert edinmeyecek,kimse elindeki cihazdan başını kaldırıp burnunun ucunu göremeyecek (yürürken direğe,kimi araç kullanırken sağa sola çarpacak),kimse diğerinin kıymetini bilmeyecek..Ve kıyamet kopsa kıyafetini,ortalığı bok götürse necasetini düşünüyor olacak cümlesi! 

E daha güzeli nasıl olsun,varmı bundan ötesi! Dünya gerçeklikten koptu,gayrı yaşasın gerçekötesi..

Şu yazıyı ölüm ölüm yazan gibi huzursuz solcuları da “büyümeyi,gelişmeyi,refahı istemiyorlar” diye hedefe oturturursan iş tamamdır hakkıylan.

Sihirli bir düzen lâzımdı buldular! 

Onun içine çektikleri herkesi gerçekliğinden,kişiliğinden,hakiki varlığından koparmayı şimdilik başardılar! Sanal medyayla, gittikçe fakirleşen kitlelere sınırsız,bitimsiz sanal zenginlikler pompaladılar.Ardınca,kirini ve kibrini unutturmak,sahibi olmanın sahte mutluluğunu tattırmak için sanal parayı icad ettiler.

Yakındır,tekmil araçlarını sundukları kripto dünyanın da müjdesini vermeleri! 

Uyanın,içine doğduğumuz dünyayı çalıyor,olmayan bir arzın sahte yaşamını ittirmeye çalışıyorlar hepimize! Açın gözünüzün kepengini,usunuzun kilidini..görün  para sanal,medya sanal,dostluklar sanal,aşklar sanal,yakınlıklar sanal,uzaklıklar sanal,rüzgâr-yağmur-güneş-deniz-orman-toprak sanal.

Uyanın artık,kapitalizm hem acımasız hem kriminal..uyanın kripto insanlar!

.............................................................................

BU VAKİT GEÇİP GİDECEK 

Çocukluğumda dinlemiştim şimdi anlatacağım kıssayı..kimin hissesine ne düşerse varsın alsın:

Doğu ülkelerinin birinde padişah sarayının en bilge alimini içinde bulunduğu büyük huzursuzluğa çare olur umuduyla huzuruna çağırmış ve şöyle demiş, “Efendi,ben senin de gördüğün gibi böyle büyük bir gücü elimde bulundurmama rağmen çok mutsuz,hep tedirginim.Bunun için etrafımdaki herkesi azarlarım,zehir zemberek hakaretler ederim amma,içimde zerrece de üzüntü duymam.Bu işte bir tuhaflık yok mudur acep?” Sonra ihtişamı sesinde kendisine buyurmuş, “sen ki namınla diyar-ı şarkın adını dünyaya duyurmuş bir engin,bir derya alimsin.Şimdi bana öyle bir cümle yazacaksın ki,kederli olduğumda sevinebileceğim,sevinçli olduğumda da kederleneceğim kadar beni silkelesin,beni kendime getirebilsin!” 

Bilge hokkayı önüne çekip ışıklı gözlerini kağıda yatırarak, “bu vakit geçip gidecek!” yazmış.

Hayat bu ya,safi zamandan yapılma..sadece içinden geçip gidiyoruz yaşadığımız zaman zarfınca.Kalıcı olamadığımız dar-ı dünyada kıymetli vakitleriniz olsun,birde güzel anılarınız kalsın geriye.