bir sabah,senin sevdiğin gibi

serince bir sabah

yükü yağmur,yüzü mağmur olan

bulutların arasından

güneş bir anda bıçak gibi ışıyarak

önüne çıkan

ilk kaşları çatık gölgeye saplanacak

anla ki sana geldim kan ter içinde

kapıya çık,göğe bak ve gülümse

çünkü sen gülünce yüzünde açılan

iki küçük karamuk gibi

iki gün karası oyuğa

usulca gelip yerleşecek

yaralı bir soluğun taşıdığı

yorgun ve geç kalmış bir ruh

*

herkes ardımca hüzün duyup ağlarken

sen,hiç kimseye hissettirmeden

tam dudaklarının bittiği

yanaklarının henüz başlamadan önceki

o bir nefesçik küçük çukura

usulca ört usulca ört

yorgun ve çok uzaktan gelen misafirini

*

hangi çağdayız artık

olacaktır mutlak haberin

öldüğümü duyacaksın

lütfen bütün içtenliğinle gül

eşim dostum yüzündeki kederle

bedenimi karanlık bir çukura gömerken

yorgun özüm son bir kez

o yaralı nefesimle bedenlenip

vuuvvv diye çağıran rüzgârın önünde

sana doğru yükselecek

işte şimdi tam zamanıdır,unutma

kapıya çık,göğe bak ve gülümse

*

kimseye söylemedim ya

iyi bilirdin sen

yaşarken ölürdüm gülüşüne

*

sevildiğince sevineyim

bundan sonra kahkahaların olacak

sonsuza dek benim evim

gece seninle uyuyup

güne seninle uyanayım

iki küçük karamuk gibi

gülünce yanağında açılan

iki küçük çukura göm beni

tebessümünde sır olayım

*

en kötüsü ah ne çare ki

insanın insana yetişememesiymiş meğer

onun için kırmazsın bilirim beni

çok geç kaldım sana çok

yorgunum ört üzerimi