Hayat bu. Nice nice insanlarla yolunuz kesişiyor. Kimileriyle yolunuz kesişmese de; aynı topraklarda, aynı gögün altında, aynı havayı soluyarak yaşıyorsunuz. Dertleriniz aynı, kaygılarınız aynı, sevinçleriniz aynı oluyor. Şimdi onlardan iki paylaşım yapmak istiyorum.

Acemilik günlerimin şefi

Önce Yazgülü Aldoğan. Cumhuriyet’ten ayrılmış. Sayın Yazgülü Aldoğan ile mesleğe adım attığım ilk yıllarda tanıştım Yeni Asır’da. Her işte ilk günler zordur. Hele de gazetecilikte. Kendisine her zaman desteği için şükran duyan bir meslektaşıyım. Basın dünyasında karşılaştığım kıymetli insanlardan biridir. Karakteriyle, samimiyetiyle, dürüstlüğüyle iyilerden biridir. İnsanlar çalıştıkları kurumlardan ayrılabilirler. Yol yürüdükleri insanlarla yollları ayrılabilir. Cumhuriyet Gazetesi, her zaman ailemin kurumu gibi bildiğim bir kurumdur. Kararlarına yorum yapmam ama Yazgülü hanımın işten ayrılmasına üzüldüğümü ifade etmeliyim. Hayırlısı olsun.

Saide Cop ve 35 yıllık mahcupiyet!

Ve bugün son zamanların güzel bir sürprizi.  Bir süredir bir kaç televizyon programında dikkatimi çekti Burak Cop.  İyi konuşuyordu. Bir de soyadı merak uyandırmıştı. CHP’de Bolu’dan Milletvekili aday adayı olduğunu öğrenince sosyal medyada kendisine ulaşıp ‘Burak bey, Saide Kuzeyli (Cop)hanım ile bir soyadı benzerliği mi? Yoksa başka yakınlığınız var mı?’ diye sordum. ‘Annem’ yanıtını aldım.

1988 yılı yazıydı. Askerden gelmiştim. Ve iş arıyordum. Ne torpilim var, ne ünlü bir tanıdık. Bir işçinin oğluyum. Garanti Bankası Dış İlişkiler Bölümü için sınavla eleman arıyordu.  Başvurdum. Galiba dil sınavı da vardı kesin hatırlamıyorum. Sınavı kazandım. Mülakata çağrıldım.

Mülakat kurulunda bir kaç karşılıklı konuşmadan sonra ;  Genel Müdür Yardımcısı Saide hanım bana döndü, ‘Erhan bey biz sizinle  çalışmak istiyoruz. Ancak bir sorun var. Basın Yayın mezunları genellikle bankacılıkla istikrarlı olmuyorlar. Siz çalışmaya kararlı mısınız?” diye sordu.  Güvenli bir iş arıyordum kendime. İkna ettim.

*

İşe alınıp başladım. İki ay maaş alarak kurs gördüm. Sonra şubeleri görmek için önce Bakırköy sonra Avcılar Şubelerine gönderildim. Ne tesadüf Avcılar Şubesi Müdürü de Rahmetli CHP Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu.  Hemşerim yani. Ardından İstanbul Üniversitesi’nde açılan doktora bilim sınavlarını kazandım. Ve akşamları ‘Bankacılık nere, iletişimde doktora nere?” sorusunu sordum kendime. Sonra, Saide hanımın sözleri kulaklarımda çınlıyordu. ‘Erhan bey siz bizimle çalışmaya kararlı mısınız?”. Şaka falan değil. Bankanın Dış İlişkiler Müdürlüğü’ne girmişim. Bugün kimbilir kaç kişi böyle bir işi hayal ediyordur.

Şube müdürüne gidip ‘Ben ayrılıyorum’ dedim. Mevlüt bey, ‘Otur oturduğun yerde. Bir yere gitme. Burda çalış doktoranı da yap’ dedi.

İki üç gün daha gidip, sonra şefe ‘Ben daha gelmiyorum’ deyip ayrıldım. Ve 35 yıldır bir hanımefendiye karşı mahcubiyeti içim de taşıdım.  Ve az önce oğlu Burak bey ile bunu kendisine iletme şansını bulup, büyük bir mutluluk yaşadım bunca hüznün arasında.

Sevgili dostlar Burak bey’i tanımam. Ama Annesi Saide hanımın, yüzlerce kişinin hayatına olumlu dokunduğuna eminim. Üstelik halk çocuklarının. Kimsesizlerin.  Onlardan biri de hiç bir torpili olmayan ben oluyordum. Ama kıymetini bilemedik.   Ve oğlu vasıtasıyla 35 yıllık mahcupiyetimizi kendisine ilettik. Bir nevi özür. Selamını aldık. Mutlu olduk. (Dağ dağa kavuşmaz insana kavuşur) Saide hanıma sağlıklı günler, oğlu Burak bey’e de çıktığı yolda başarılar diliyorum. Şansı bol olsun.