Pandeminin önümüze koyduğu sonuçlar, sevgi, merhamet ve dürüstlük gibi kavramların ne kadar önemli olduğunu bir kere daha önümüze koymuş bulunuyor.

 Pandemi, ülkemizde birçok insanı, nüfusun yarısından fazlasını yoksulluk altına itti.

 Milyonlarca insanımızı işsiz bıraktı.

 Evine ekmek götüremeyen insanların varlığı görmezden geliniyorsa, insan olarak bizlerin vicdanını kanatmıyor, göz pınarlarımızı nemlendirmiyorsa biz neyiz ve kimiz?

 Sağ-sol gibi bütün ideolojik kalıplardan sıyrılarak, insan olmanın farkındalığı ile toplumun yoksul ve çaresiz kesimlerine karşı hassasiyet taşımanın zamanıdır.

 Bir yetimin veya öksüzün başını okşamak, onun ve biçare ailesinin dertlerine ortak olmak bir insanın varabileceği en yüksek vasıflardandır.

 İster yönetici, ister yönetime talip olan siyasetçiler olsun; eğer halkın kuruşunu kendi kuruşu gibi harcama ahlâkını gösteriyorsa, halkın vergileriyle toplanan paraları fakir fukaranın, çaresiz kalmış ailelerin mutlulukları için paylaştırmayı hedefliyorsa, bu idealin ve davranışın adı ne olursa olsun, onun yanında hizalanmak vazgeçilmez bir insanlık görevi haline gelmiştir.

 Maliye politikaları arasında, “gelirin yeniden dağılımı” gibi bir yol vardır. Toplanan gelirleri yoksul kesimlerin geçimlerine yönlendirmek, ideolojik bir çağrışımla “sosyal devleti” tarif ediyorsa, Anayasamızda da yerini almış bu hükmün tarafında olmak, vatandaşlık görevimizdir aynı zamanda.

 Sevgi, merhamet ve dürüstlük, kimlere, hangi düşüncede insanlara mahsus özelliklerse işin sağına soluna bakmadan onlardan olmak, tereddütsüz bir şekilde onların safında saflanmak erdemli olmanın gereğidir.

 Bu durumda; varsın size sağcı veya solcu desinler; hiçbir önemi yoktur.

 Bunlar sağcılıksa sağsıyım, solculukla solcuyum diyebilmektir cesur olmak.

 Dürüstlük, merhamet, paylaşımcılık her ne ise o olmalıyız.

 Yüzbinlerce işsiz gence iş bulmak, iş alanları yaratmak sağcılıksa “evet, sapına kadar sağcıyız” diye haykırabilmeliyiz.

 Geliri adaletle dağıtmak solculukla, “evet solcuyuz” diyebilmeliyiz.

 Edebiyat ve felsefe dünyamızın unutulmaz ismi rahmetli Cemil Meriç’in şu sözü kulağımıza küpe olmalıdır:

 “İzmler, bir topluma giydirilmiş deli gömlekleridir.”

 Gömlek değiştirmenin moda haline geldiği bir dönemde yaşayan insanlar olarak, eğer varsa sırtımızda böyle bir gömlek, öncelikle o gömlekten kurtularak insan olmanın erdemine ulaşmalıyız.

 İnsanın en önemli görevi, insan olmak, yöneticinin ve siyasetçinin vazgeçilmez ilkesi ise insanı insanca yaşatmaktır.

 Halkımız, devleti “baba” olarak görür.

 Devleti yönetenler, bir aile babası gibi eşinden ve çocuklarından ne kadar sorumluysalar, yönettikleri halk için de o kadar sorumluluk duygusu taşımalıdırlar.

 Demokrasiyi kurmanın ve yaşatmanın yolu, hele günümüzde ait olduğumuzu hissettiğimiz kalıplardan kurtulmakla mümkündür.

 Toplumumuzda vicdan kanatan manzaralara şahit oluyoruz.

 Bütün bunları ortadan kaldıracak düzenin adı neyse, işte o düzenden yanayız.

 Adı solculuk da olsa, sağcılık da olsa…

 İnsanlık bizden güzel hasletler istiyor.

 O güzel hasletleri yaşayan ve yaşatmak isteyen herkesle yol yürümeye hazır olmalıyız.

 Hangi ittifak, hangi siyasi parti olursa olsun.