Merhaba sevgili Dünlük… Çok uzun bir aradan sonra yeniden merhaba… Zor dönemlerde “antidepresanım” olan kitaplardan bahsetmek için döndüm.

*

Zeno’nun Bilinci… Italo Svevo’nun Birinci Dünya Savaşı’ndan önce yazıp çeyrek yüzyıllık bir aradan sonra, 1923’te yayınladığı bu romanı otuz yıl önce okumuştum. İstanbul Gönüllüsü olarak görme engelliler için seslendirdim. 427 sayfaydı ve aylar sürdü okuması.

*

Otuz yıl önce okuduğumda tek aklımda kalan, karısından para koparmak için sık sık intihar etme kartını oynayıp kendini acındırmayı amaçlayan adamın, son denemesinde “yanlışlıkla” ölmesiydi. O zamanlar Svevo’nun kadın düşmanı cümlelerini çok önemsememişim sanırım. Gençtim, bilincim bu kadar gelişmemişti. Oysa bu kitaptan sonra yüzlerce kitap okudum, olaylara bakış açım biraz daha keskinleşti. Kitabı tabii ki yazıldığı döneme göre değerlendirmek gerekir ama yine de bazı bölümlerine sinir olduğumu söylemeden geçemeyeceğim.

*

Aşık olduğu genç kız teklifini reddedince sırf ‘evlenmiş olmak için’ kız kardeşlerinin hepsine zarf atmasını, sonunda biraz da yanlışlıkla, en istemediği kardeşle evlenmesine mesela… (Aşık olduğuyla değil de yanlışlık sonucu kardeşiyle evlenme teması Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık kitabında da vardı.)

*

Bir de çevirisi ne kadar kötüymüş yeni fark ettim. Hissetmek yerine devamlı duymak kelimesi kullanılmıştı. Çoğu cümle anlamsızdı. Son sayfada yer alan bazı görüşlerini ise sevdim Svevo’nun. Yazara göre insanoğlu icat ettiği çeşitli aygıtlarla kurnazlaşıyor ama aynı zamanda zayıflıyor. Şu cümlenin altını çizdim: “Aygıtın gücü ile yöneten kolun gücü arasında hiçbir denge kalmadı. Tüm yeryüzünde yaratıcı olan yasayı yürürlükten kaldırarak hastalığı yaratan da aygıtlar. Daha güçlü olanın kazanması yasası silindi gitti, biz de türlerin sağlıklı ayıklanmasından yoksun kaldık.”