Tuna Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuri Tuna, Tuna Çelik olarak başlayan ve 50 yıllık süreçte mobilyanın yanı sıra inşaat ve turizm sektörlerinde farklı firmalarla, uluslararası işbirliği içinde yaşadıkları serüveni Küpe FM dinleyicilerine anlattı.

Küpe FM'in SİAD işbirliğinde hazırladığı “İş Dünyası” programında bu hafta Turhan Alyakut'un konuğu Tuna Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nuri Tuna oldu. Tuna, firmalarının kuruluşu, hizmet verdikleri mobilya, inşaat ve turizm sektörlerine ilişkin bilgi paylaştı.

“SÜREÇTE İNŞAAT SEKTÖRÜNE DE GİRDİK”

Turhan ALYAKUT: Anladığımız kadarıyla şirketiniz Tuna Çelik olarak biliniyor, faaliyet alanı ev ve ofis mobilyaları ile sınırlı değil. Tuna grubu bünyesinde ne tür faaliyetleriniz var?

Nuri TUNA: 1970 Yılında temelleri Turan Tuna vasıtasıyla atıldı. Turan bey metal ofis mobilyalarıyla başladığı için firmanın ismi Tuna Çelik. O dönemde çelik çok önemli bir hammaddeydi ve böyle anılan bir sektör vardı. O günün şartlarıyla hem şirket hem marka ismi Tuna Çelik'ti. Süreçte farklı sektörlerde faaliyete devam ettik. Bunlardan biri inşaat sektörü. Kayda değer şekilde şehir içi İstanbul ağırlıklı olmak üzere farklı ilçelerde; Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar, Fatih, Florya gibi bölgelerde çok konut projelerimiz oldu. İnşaat şirket kuruluşları doğal olarak gruba eklendi. Adından ticari olarak devam eden metalle ilgili alım satım ve benzeri işlerimiz oldu.

ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ

1992 yılında Girsperger firmasıyla uluslararası bir iş ortaklığına imza attık. Girsperger, İsviçre kökenli bir firma ancak, Almanya, Amerika, İsviçre'de fabrikaları ve 130 yıl kuruluşu olan bir şirket. Onlarla %50-%50 iş ortaklığına gittik. Hala devam eden önemli bir işbirliğimiz var. Onların tasarım ve teknolojide çok ciddi katkıları var. Bizim çok yaygın bir pazarlama faaliyetimiz var.

TURİZM SEKTÖRÜ

Son olarak sektörü yeni girdiğimiz ve bünyemize yeni kattığımız yine uluslararası başka bir markayla turizmle ilgili önemli bir lokasyon Taksim'de Maksim gazinosu olarak bilinen bölgeyi satın aldık ve şık bir otel projesi yaptık. Burada turizm sektörüyle devam ettik.

Özetle 1970 yılında başlayan serüven, 50 yıllık süreçte farklı sektörlerde farklı firmalarla devam ediyor. Tuna Çelik'e çok fazla şirket dahil oldu.

“HENÜZ İKİNCİ KUŞAK DEVAM EDİYOR”

Turhan ALYAKUT: Şirketin temelini babanız attı, şimdi ikinci kuşak olarak siz varsınız. Peki üçüncü kuşak da görev alıyor mu?

Nuri TUNA: Henüz ikinci kuşağın temsilcileri devam ediyor. Üçüncü kuşaktan iş hayatında olan var ama bizimle birlikte değil, farklı sektörlerde ve işlerde uluslararası firmada çalışanlar var. Birazcık farklı tecrübe edinmek adına oradalar. Yine bizim iş kollarımızla ilgili de eğitimlerini devam ettiren üçüncü kuşaklar var. Doğal olarak da eğer arzu ederlerse gruba dahil olacaklar.

“SEKTÖR HIZLI HAREKET EDEBİLECEĞİ YENİ MATERYALLER KULLANIYOR”

Turhan ALYAKUT: Yaşam tarzımız değişiyor. Günümüzdeki ofis mobilyalarında çeliğin dışında çok farklı materyaller de kullanılıyor değil mi?

Nuri TUNA: Doğru. Bu birkaç sebeple geliyor. Çok farklı teknolojiler gelişiyor. En önemli şey; maliyet unsuru. Teknolojiler geliştikçe ve sektörler de kullanılabildiği müddetçe maliyeti etki eden faktörlerden dolayı başka materyallere geçiş oluyor. Öncesinde çelikte olduğu gibi ahşapta da yine gerçek masif kullanılıyordu. O gün çok fazla tüketim olmadığı için, belki gerçek ağaçların kesilmesi ve kullanılması göze batmıyordu veya o bilinçte değildi. Bugün çok önemli gelişmeler oldu. Kâğıdı çok daha farklı formlarla kullanabiliyoruz. Materyalleri ahşap katkısıyla birlikte daha ekonomik, işte sunta ve benzeri malzemeler günümüzde çok yaygın hale geldi. Yüzeydeki kaplamayı kâğıt menşeili, yüzeyinde desenlerin olduğu farklı malzemeler çok daha ekonomik hale geldi. Çevreye olan hassasiyet, maliyetle ilgili konular, dizaynda çok farlı süreçler gelişiyor. Bugün artık milyonlarca çalışan var. Müşterilerin bekleme lüksü yok. Sektör çok daha hızlı hareket edebileceği yeni materyalleri kullanıyor.

“FARKLI İHTİYAÇLAR DOĞUYOR, TASARIM DA BUNLARA PARALEL OLARAK ÇÖZÜM ARIYOR”

Turhan ALYAKUT: Ofis mobilyasında moda etkili olabiliyor mu? Dönem dönem değişen trendler var mı?

Nuri TUNA: Mutlaka var. Açık ofislere dönüldü. Daha önceki süreçleri doğal olarak hepimizin bildiği herkesin birer tane odası vardı veya bir odada 2-3 kişi otururdu. Şimdi ise plazalardaki katlara girdiğinizde her kat bir açık ofis. Dolayısıyla oranın ihtiyaçları değişiyor. Akustik önemi ortaya çıkıyor. Kullandığınız malzemelerin bu yönleri öne çıkıyor. Elektrik, kablolama, internet, bilgisayar konuları gündeme geldiğinde ‘Bu kablolar bu masaya nasıl gelecek? Ekipmanlar burada nasıl olacak? Kablolar görünmesin.' diyorsunuz. Böylece çok farklı ihtiyaçlar doğuyor. Tasarım da paralel olarak bunlara çözüm arıyor.

Turhan ALYAKUT: Üretim yaptığınız mobilya sektöründe Ar-Ge konusuna bir de tasarım ekleniyor.

Nuri TUNA: Çok doğru, nihai tüketiciye dokunan bir hammadde olsaydı Ar-Ge çok önemliydi ama bizde önce tasarım sonra Ar-Ge.

“TASARIM MERKEZİMİZ VAR”

Turhan ALYAKUT: Tasarımda İtalyan tasarımcılar ön plana çıkıyor ama Kuzey Avrupa ülkeleri de mobilyada önemli söze sahipler. Sizin tasarımcı ekibiniz bu tür çok uluslu destek mi alıyor, yoksa kendiniz mi yetiştiriyorsunuz?

Nuri TUNA: Biz Ekonomi ve Sanayi Bakanlığının da kabul ettiği bir tasarım merkezine sahibiz. Birçok ürün üretiyoruz. Dışarıdan destek alıyoruz. Türkiye'de çalışan serbest tasarımcılar ve yurt dışındaki tasarımcılarla çalışıyoruz. Bunlardan önemli bir firma İtalyan bir grup. Çok uzun yıllardır birlikte çalıştığımız bir grup var. Onun dışında Amerika'da olup kökeni farklı olan birçok tasarımcıyla da çalışıyoruz. Yurt dışında yaşayan Türk tasarımcılar var; Defne Koz, Karim Raşit. Bu birazcık ihtiyaca bağlı olarak, birazcık beklentileri doğru karşılamak adına tercihlerimizi kullanıyoruz. Kuzey Avrupa'daki çok farklı bir sektör; çok daha yalın, masif ağırlıklı çalışan bir tasarım ekibi var. Şu anda trend biraz o tarafa doğru gidiyor. Daha minimal süreçler oluyor. Bu da malumunuz moda. Bölgesel zevklerle değişiyor. Bir trend yükseliyor, alçalıyor, değişiyor. Biz de üretimlerimizi ve çizgimizi onlara paralel olarak değiştiriyoruz.

“AĞIRLIĞIMIZ OFİS MOBİLYASINDA”

Turhan ALYAKUT: Ürettiğiniz ofis ve ev mobilyalarının oranları nasıl?

Nuri TUNA: Ev mobilyası tabi çok farklı bir sektör. Başladık ancak çok yüksek bir oranda pay almıyor. Ürün çeşitliliği ve kalitesi olarak tüketicinin son derece memnun olduğunu görüyoruz. Tuna olarak proje ağırlıklı çalışmalarımız olduğu için bu tabi bambaşka bir pazarlama çeşidi. Onun için çok yaygın bir satış ağı kurmadık. Ofis mobilyasındaki alışkanlıklarımızdan dolayı daha az sayıdaki satış noktasında devam ettiriyoruz. O sebeple çok büyük bir oranda değil. Ağırlığımız ofis mobilyasında.

“TERCİHLER YAŞAM BİÇİMİYLE PARALEL”

Turhan ALYAKUT: Tüketicinin yaşadığı bölgeye göre mobilyada değişiklikler oluyor mu? Büyükşehirde yaşayanlarla kırsaldakilerin yada Balkanlar'da tercih edilen mobilya ile Orta Avrupa'daki değişiyor mu?

Nuri TUNA: Tercihler yaşam biçimiyle paralel. Ortadoğu'yu örnek alırsak hepinizin tahmin ettiği ve bildiği üzere ölçekler çok daha büyük. Orada rahatlık ve gösteriş ön planda çünkü öyle bir kültür ve yetiştirilmeyle başlayınca toplum bunu da doğal olarak tüm yaşamına yansıtıyor. Bu, mobilyasında da giyim kuşamında da, evindeki dekorasyonda da aynı paralelde… Avrupa'ya geçtiğinizde ve biraz daha kuzeye gittiğinizde deri ağırlıklı bir tercih var. Kuzey Avrupa'da masif ağırlıklı bir tercih var ve daha yalın. İtalya'ya geçtiğinizde başka bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Orada tasarım ve ergonomi ön planda. Mutlaka bir kumaşla donatılmış renkler ve desenler var. Türkiye'ye döndüğünüzde eğer sıcak bir ortamdaysanız üretim ve yaşam olarak tercih edeceğiniz şeyler değişiyor. Deriyi kullanamazsınız çünkü terleyeceksiniz rahatsız olacaksınız ve çabuk yıpranacak. Çok masif ve ahşap çok kullanmak istemeyeceksiniz çünkü iklimden dolayı bunlarda deformasyon çok fazla olacak. Dolayısıyla tercihler hem tasarımla ilgili hem malzemeyle ilgili biraz değişiyor. Tabi ki kullanıcı yönlendiriyor, talebi onlar oluşturuyor ama bunu yapabileceklerle örtüştürerek pazara sunuyor.

TUNA GRUBUNUN BÜNYESİNDE YAPILAN İNŞAAT PROJELERİ

Turhan ALYAKUT: Faaliyetlerinizin arasında inşaat ve turizm sektörleri de yer alıyor. Grup yatırımlarınızdan biraz söz edebilir misiniz?

Nuri TUNA: İnşaat 1980'li yıllardan itibaren çok farklı noktalarda Yap-Sat projelerinde yer aldık. En son Esenyurt'ta Tuna ve Önaylar olarak bir projeyi gerçekleştirdik. Bakırsöy, Fatih ve Bahçelievler'de Tuna Boyu Evleri, Florya'da Tuna Demir isimli projelerimiz var. Otel projelerimizin inşaat faaliyetlerinin tümünü yine biz gerçekleştirdik. Bakırköy'de yine bir iş merkezi projesi yaptık. Bunların hepsi grubun bünyesinde yapıldı.

“ORTAYA ŞIK BİR ESER ÇIKTI”

Turhan ALYAKUT: Taksim'deki otel projeniz iki ay önce faaliyete girdi. Biraz ondan söz edebilir misiniz?

Nuri TUNA: Bittikten sonra çok büyük keyif aldığımız bir proje oldu. Projenin onaylanması biraz zaman aldı. Ancak iki ay önce faaliyete geçen otelimiz, iyi bilinen, sanatla çok iç içe olan Maksim Gazinosu'nun bulunduğu nokta yaklaşık 50 bin m2 kapalı alanlı, 200'ün üzerinde odası olan toplantı ve balo salonları, spa merkezinin, restoranların olduğu şık bir eser ortaya çıktı. Diş cephede eskiyi birebir koruyarak, eski-yeni sentezini ortaya çıkardık. Mimarlarımızın bize büyük destekleri oldu. Tabi burada bunu kabullenerek yola çıkmamız çok önemliydi. Ortaya çok başarılı bir sonuç çıktı. Güzel geri dönüşler aldık. İlk yazlık sinema olarak yapılan bir bina. Daha sonra kapalı mekânlar ilave edilerek devlet tiyatrosuna ve gazinoya dönüşmüş bir mekân. Dış cepheyi koruyarak içini şehre yakışır doğru bir proje yapmaya gayret ettik.

“TÜRKİYE'YE SOFİTEL MARKASINI GETİRDİK”

İşletmesini de uluslararası bir zincirle yapmak üzere yola çıktık. Türkiye'ye Sofitel markasını getirdik. Büyük bir grubun üyesi, yaklaşık beş bin'e yakın otel işletmesi var ama Sofitel Türkiye'ye ilk kez geldi. Böyle bir yola çıktık. İnşallah başarılı olur.

“DEVAM ETME ARZUSUNDAYIZ”

Turhan ALYAKUT: İlerleyen süreçlerde farklı bir yatırım olabilir mi?

Nuri TUNA: İnşaat sürecinin uzaması bizi biraz düşünmeye sevk etmişti ama proje bittikten sonraki keyif her şeyi unutturdu. Hemen ikinci, üçüncü diye niyetimiz var. Hizmet sektörü doğru bir sektör, insana dokunuyor ve seviyoruz. Devam etme arzusundayız.

“SİLİVRİLİLERE TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Turhan ALYAKUT: Son olarak eklemek istedikleriniz neler?

Nuri TUNA: Öncelikle davetiniz için çok teşekkür ediyorum. Biz 1997 yılında ilk Silivri'ye adım attık. Acaba diye yola çıkmıştık çünkü yıllarca İstanbul'da imalat yaparken Silivri'ye gelmek kolay bir tercih değildi. Burada olmaktan, buranın kabulünü görmekten, Çantaköylüler ve Silivrililer, gerek o dönemde görev alan belediye başkanları ve kaymakamlar bizi gerçekten bir şekilde Silivrili yaptılar. Biz de burada olmaktan memnunuz. Tüm Silivrililere teşekkür ediyorum.

Haber: Renginar SALİ  (Hürhaber)