Gri ama yağmursuz bir cumartesiden merhaba sevgili “Dünlük”… Haftanın gündemi Türk Lirası’nın değerindeki düşüşün durdurulamaması, kadına şiddet, kadına şiddet yürüyüşünde kadına şiddet, kavga, gürültü… Dolayısıyla bunları yazsam hem kendimi bunalıma sürükleyeceğim hem okuyanı… O yüzden hafta içinde aklıma takılan bir konu hakkında yazayım dedim.

Kendimle ilgili hatırladığım tüm hatıralar, “kötü”, “sıkıntı verici” anlara dair. Mutlu ve mesut ne varsa, hafıza kartımda ancak çok düşününce ulaşabileceğim kadar gerilerde…

*

Örneğin kendimle ilgili ilk anım, evde halının üstüne düşüşüm, ya halıdaki bir metal ya da bileğimdeki bilezik yüzünden çenemin yarılması ve uzun süre kanaması… Hala izini taşıyorum o olayın, çenemde bir çizik olarak. İkinci anım kardeşimin çamaşır makinesinin üzerinden düşüp kaşını yarması…

*

İlk okula atlıyorum, okula giderken benden bir ya da iki yaş büyük iki kızın bana sebepsiz yere vurması… Çok sevdiğim pembe panterli, -ve tabii tahmin edileceği üzerine pembe- çantamın yolda aniden açılıp içindekilerin yola saçılması… Bizim öğretmenimiz hasta olup gelmeyince yan sınıfa geçmemiz. Son zil çaldığında benim mantomu o sınıftan bir kızın alıp “Bu benim” diye iddia etmesi. Oysa annem diktiği için onun olmasına imkan yoktu. Bir şekilde geri alabilmiştim ama çok üzüldüğümü hatırlıyorum.

Sonra orta okul anılarım… Çok sevdiğim bir arkadaşımın son sene hiçbir gerekçe göstermeden selamı sabahı kesmesi. Hala düşünüp duruyorum, neden diye… Büyük ihtimalle o ergenlik zamanı beni “çocuksu” bulduğu için kendi gibi “büyük hissedebileceği” kişilerle takılmak istedi. Düşünüyorum başka bir neden gelmiyor aklıma…

*

Yine orta okulda eve giderken çantamın hortumu andıran büyük bir fırtınada uçarak gitmesi… İçindeki kitapları yeniden almam, defterleri temize çekmem gerekmişti. Absürt bilim kurgu filmlerinden fırlamış bir sahne gibi ama gerçekten yaşadım. Hatta okulların kapanmasına iki ay kalmışken yeni çanta almak istememiştim de annem bana kendisi dikmişti ve ben o çantayı daha çok sevmiştim.

*

Lisede fazla kötü anım yok. O dönem en iyi arkadaşım sandığım kişinin, yıllar sonra ruhumu bile isteye yaralaması dışında… Ama çok gerilerde kaldı. Artık sislerin ardında bu hatıra…

Üniversite yıllarımda da peşime takılıp bana iki seneyi zindan eden sapık geliyor aklıma… Günümüzdeki kadın cinayetlerini düşündüğümde ucuz kurtulmuşum diye sevindiğim…

*

Pandemi olmasa, psikolog ücretleri çok yüksek olmasa (hak etmediklerinden değil ama benim için yüksek) gidip “Neden sadece kötü anılarımı hatırlıyorum” diye sorardım. İlk aklıma gelenler hep böyle kötü anılar. Şimdi çoğuna gülsem de zamanında çok canımı yakmıştı hepsi. Belki de gündemde hiç güzel anıları hatırlatacak şeyler olmamasıdır neden…

*

Peki ya siz, siz geçmişi düşündüğünüzde güzel anlar mı geliyor aklınıza, yoksa unutmak isteyecekleriniz mi?