Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası (MB) Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın dillerinden düşürmedikleri bir sözcük var; dezenflasyon. Göreve getirildiklerinden beri ağızlarını her açtıklarında duyuyor, yaptıkları her açıklamada okuyoruz.

MB Başkanı Erkan bankacılarla toplantıda da o sözcüğü kullanmış; ‘‘para politikasının birikimli ve gecikmeli etkilerinin devreye girmesiyle, dezenflasyonun 2024 yılında son Enflasyon Raporu’nda ilan edilen patikayla uyumlu şekilde gerçekleşeceğini öngördüklerini’’ vurgulamış; ‘‘reel sektör ve piyasaların dezenflasyon patikasına olan inancının arttığını ve beklentilerde fiyatlama davranışlarına da yansımaya başlayan bir iyileşme görüldüğünü’’ ifade etmiş.

Türkiye Bankalar Birliği yönetiminden yapılan açıklamada böyle deniliyor.

Laf çetrefilli, öyle olunca da önemli şeyler söylemiş gibi geliyor insana. Fakat öyle değil.

Aslında söylenenlerin Türkçesi şu:

Eline geçen paranın değeri daha da eriyecek. Faizler yükseldiği için eskisi gibi krediye yüklenemeyeceksin; kart borcunu diğer karttan para çekip kapatma veya asgarisini ödeyip geçiştirme şansın hiç kalmayacak. Bu yüzden, bugün aldıklarını alamaz hale geleceksin. Fiyatlar artmaya devam edecek ama sen eskisi kadar mal alamayınca, fiyatlar da eskisi hızına göre daha az artacak. 

Enflasyon, genel olarak tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarının artmasıdır.

Dezenflasyon; fiyat artış hızının, yani enflasyon oranın zaman içinde azalması anlamına gelir. Yüksek enflasyondan düşük enflasyona geçiş sürecini ifade eder.

Sözcüğün İngilizcesi disinflation (disinflayşin). Başındaki ek Latince kökenli olabilir. Çünkü ‘‘tersine çevirme’’ anlamı da olan, tıp terimlerinde çok yer alan bir ön ektir.

Dezenflasyon, kendisine ikiz kardeşi gibi benzeyen ‘‘dezenformasyon’’u anımsattı bana. Onun da İngilizcesi ‘‘disinformation’’ (disinformayşin). Yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi; bilgiyi çarpıtma anlamına gelir.

Aman yanlış anlaşılmayayım; Bakan Şimşek ve Başkan Erkan’ın bilgi çarpıttıkları gibi iddiam yok. Açıklamalarından, sanki enflasyonun nedeni yetersiz üretim, kamudaki ‘‘itibar’’ israfı, gereksiz ve maliyetleri şişirilmiş yatırımlar değil de ahalinin aşırı tüketimiymiş gibi bir ima sezdim. Asgari ücretin altında maaşa talim eden ve lokması günden güne küçülen bir emekli olarak alındım.