Ankara'da yaşayan bir siyasetçi arkadaşım, yıllar önce Habertürk'ün Ankara ekinde çıkan benimle ilgili röportajın kupürünü WhatsApp'tan bana göndererek soruyor:

-"Bu kentte yaşamak güzel şey" demişsin... Dönmeyi düşünüyor musun? Yâni, siyasette yeniden aktif olacak mısın?

***

Yanıtım şöyle:

-Hayır! Aktif siyaseti kesin olarak bıraktım!

70 yaşındayım. Yarım kalmış beş altı dosyam var. Hepsi kitaplaşmayı bekliyor.

Ankara, geçmiş ilkel yönetimin, Kuğu Parkı çevresi gibi en karekteristik yerlerini bile betonlaştırarak bozmasına karşın yaşanılacak bir yerdi. Kolay bir şehirdi. Seviyordum.

***

Mansur Yavaş'lı Ankara'yı daha çok seveceğime inanıyorum.

Ama artık aktif siyaset yok.

-Kesin mi?

-Evet... Zaten, Ecevitlerin isteği olmasaydı aktif siyasete hiç atılmazdım. Siyasetin kötü bir şey olduğunu söylemek istemiyorum. Tam tersine, demokrasinin en vazgeçilmezi olduğuna inanıyorum.

***

-Ama hem bana göre değil, hem de 70 yaş, - liderler dışında- bu işe uygun değil. Yazı, şiir ve kitap çalışmalarımı sürdürmek istiyorum. Ancak hiçbir yayın organına bağlı kalmak da istemiyorum.

-Siyaset hiç mi yok yâni?

-Evet, aktif siyaset hiç yok.

Sadece, uygun gördüğüm parti ve siyasetçilerin desteklenmesi için dönemsel tavırlar alabilirim. O da ihtiyaç duyan olursa tabii.

***

-Gençlerin siyasete kazandırılması konusunda samimi olmalıyız.

Ama bu işi de sulandırmamak gerekir. Genç deyince göstermelik olmamalıdır. Genç ve olgun ve de birikimli olanlar her kademede aday gösterilmelidir.

***

-Örnek mi? Benim

DSP'de yönetici olduğum iki dönemde de çok donanımlı gençler vardı. Örneğin, Emrah Konuralp, örneğin Davut Ocak... İkisi de dönemin genel başkanına karşı genel başkan adayı bile oldu. Konuşmalarıyla genel başkanın çok üstünde performans gösterdi.

Çünkü ikisi de genel başkandan çok daha donanımlı demokratik solcuydu. Kazanamamaları, mâlûm delege yapısı nedeniyledir. Zaten Cumhuriyet tarihinde kurultayda kaybeden genel başkan yoktur.

************

Aşağıdaki röportaj: Düzgün Karadaş, Habertürk Ankara, 7 Haziran 2010