Yıl 2005.

Cep telefonum çaldı. Açtım mealen şöyle bir konuşma başladı:

- Alo! Ben Kemal Kılıçdaroğlu, Mustafa Kazım Aydın'la mı görüşüyorum.

- Evet efendim.

- Dosyanızı inceledim. Tazminatınızın derhal ödenmesi gerekirdi. Mağdur edilmişsiniz.

Konuşmanın devamında, tazminatın en hızlı şekilde tahsilatı için izleyebileceğim yolu anlattı. Ben o süreçleri de bitirdiğimizi, hukuksuz olarak ödememekte direnildiğini, şirket avukatlarının yalan beyanlarla e uzattığını avukatları da İstanbul Barosu ve Adalet Bakanlığı’na şikâyet ettiğimi söyledim.

‘‘Mevcut belgeleri basılı olarak gönderirseniz, konuyu Meclis’te gündeme getirebilirim’’ dedi.

Teşekkür ettim, son bir girişimim olacağını, sonuç alamazsam belgeleri ulaştıracağımı söyledim.

Olayın özeti şuydu:

2004 yılı başında AKP yönetimi bir gece baskınla Star gazetesi ve televizyonuna el koydu. Kayyum atadılar. Sonra gazete ve televizyonda muhalif gördükleri kişileri işten atıp yandaş doldurmaya başladılar. Ben de işten atılanlar arasındaydım.

Haksız fesih ve işe iade davası açtım. Kayyum yönetiminden bir yetkili, üç kağıtçı esnaf ağzıyla ‘‘İhbar tazminatınızı hemen tek seferde ödeyelim, davadan vazgeçin, hiçbir şey alamazsınız. Buranın ne olacağı bile belli değil gibi, bunu da alamazsınız’’ diyerek vazgeçirmeye çalıştı. İş Mahkemesi ve temyiz süreci 8-9 ay kadar sürdü. Davaları kazandım, 8 maaş tazminata hükmedildi. 3 maaş ihbar tazminatı eklendi.

Mahkeme kararını hem elden, hem noter kanalıyla tebliğ ettim. Ancak tazminatları ödemeye yanaşmadılar. Şirkete başvuruyorum ‘‘Ödemeler TMSF’nin iznine bağlı’’ deniliyor. Şirketin cevabını ekleyerek TMSF’ye başvuruyorum, ‘‘Şirketin tüzel kişiliği devam ediyor, yetkili şirket yönetimidir’’ cevabı veriliyor.

İlamsız icra takibi başlattık, avukatlar ‘‘yargı süreci devam ediyor, usule uygun tebliğ yapılmadı’’ gibi yalan beyanlarla itiraz ediyor.

Mahkeme kararını, şirket yönetimi ve TMSF ile yaptığım yazışmaları, icra takibi ve itirazları dosya haline getirdim. Mağduriyetimi belirten bir üst yazı yazıp, o dönem Meclis’te olan 500’e yakın milletvekiline elektronik posta yoluyla gönderdim.

O milletvekillerinden sadece Kemal Kılıçdaroğlu konu ile ilgilenmiş ve beni aramıştı.

Ben dosyayı Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e gönderdim. Bir ay kadar sonra şikayetimin yerinde görülüp ilgili bakana iletildiği bildirildi. Kısa süre sonra da tazminatım ve mahkeme masrafları ödendi.

Kılıçdaroğlu’nu önceden de titiz belge incelemeleri ve yolsuzlukla mücadeleleri nedeniyle biliyordum. Konuşmamızdan sonra daha dikkatli izler oldum. Zaman zaman yapılan ifade hataları dışında şu ana kadar bana güven vermeyen bir tutum ve tavrını görmedim.

Kendisiyle yan yana gelmiş, görüşmüş değilim. İşimin gereğinden başka ya da böyle hak mücadelesi dışında hiçbir politikacıyla da özel yakınlığım olmadı.

20 yıllık AKP döneminde, emekli maaşımın reel olarak üçte ikisinin eritildiğini hesapladım. ‘‘Hak’’ dedin mi ağzının ortasına ‘‘çat’’ vuruluyor. Yeni bir hak mücadelesi içindeyim.

O nedenle bugün benim için uğurlu sayı altı, uğurlu isim Kemal, uğurlu yol Millet yolu…