ATB Başkanı Ali Çandır, Antalya’yı Antalya yapan eşsiz doğa, iklim ve çevre ile medeniyet, tarih ve kültür varlıklarına yönelik tehditleri hatırlattı, ‘‘Onlara zarar verilmesine, ihanet edilmesine ve yok sayılmasına izin vermeyelim’’ dedi.

Başlıktaki sözler, bana aittir ve Başkan Çandır’ın ATB Meclis toplantısındaki konuşmasından çıkarımımdır.

Antalya Ticaret Borsası’nın (ATB) ocak ayı meclis toplantısı, Meclis Başkan Yardımcısı Abdullah İnan başkanlığında yapıldı. Toplantıda ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, meclis üyelerine, yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili bilgi verdi. Başkanı Ali Çandır ayrıca tarım, ekonomi, çevre ve kent gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu; ‘‘doğa, iklim ve çevre zenginliği, medeniyet, tarih ve kültür varlıkları ile tarım topraklarının’’ Antalya için önemine dikkati çekti; bunların tahribatını önlemek için yönetimleri ve sivil inisiyatifleri güç birliği içinde çalışmaya çağırdı.

Salgınla ilgili aşı ve ilaçtaki gelişmelerin herkes için umut verici belirten Çandır, 2021 yılının dünya ekonomisi için 2020 yılından daha hareketli ve daha iyi olacağını umduğunu belirterek şu uyarı ve değerlendirmeleri yaptı:

ANTALYA’YI ANTALYA YAPANLAR

- Sahip olduğumuz eşsiz doğa, iklim ve çevre zenginliği ile medeniyet, tarih ve kültür varlıklarının değeri pandemi döneminde bir kez daha anlaşıldı. Sahip olduğumuz bu zenginliklerimizin ve varlıklarımızın yıllardır bize sağladığı faydaları 2020 yılında yaşayamadık. Onların olmadığı ya da eksik, zayıf hatta yetersiz kaldığı bir ortamda kentimizin ne denli bir acziyet içinde kalabileceğini küçük bir örnekle ve uyarı mahiyetinde yaşadık.

- Allah’ın bahşettiği zenginliklerimize ve atalarımızın mirası varlıklarımıza zarar verilmesine, ihanet edilmesine ve yok sayılmasına izin vermeyelim. Aksi halde sadece onlara değil, kendimize ve geleceğimize de ihanet etmiş olacağız.

- Bu kapsamda merkezi ve yerel yönetimin, sivil inisiyatif örgütleri ile bir bütün olarak kentimizin artık karbon salınımı, su endeksi, çevre ve doğa kirliliği gibi konularda etkili planlamalar yapması ve etkin uygulamalara geçmesi zorunluluğu vardır.

ZİFTE TERK ETTİĞİMİZ TARIM TOPRAKLARI

- Düden balıklarının toplu ölümlerini, sularımızı ve toprağımızı kirleten sanayi ile taş ocaklarının yıllardır tarımın göbeğinde sürdürdükleri faaliyetler dolayısıyla ürün kayıplarını, derelerimizi doğaya kapatan HES’leri ve medeniyet adına zifte, uygarlık adına betona terk ettiğimiz tarım topraklarını sizlere hatırlatmak isterim.

- Son tahlilde bunların hepsi bizim tercihlerimizin sonucudur. Yaşadıklarımız, tercihlerimizi değiştirmemiz gerektiğini gösteriyor. Bu nedenle yıllardır sürdürülebilir tarımdan, ekonomiden ve büyümeden bahsediyoruz. Yine bu yüzden 2021 yılında sürdürülebilirlik etkinlikleri üzerine odaklanıyoruz.

ÇEVRECİ SANAYİ VE ŞAFFAFLIK ŞART

- Biz ‘‘sanayi 2.0 ila 3.0 arasında neredeyiz’’ diye tartışırken, gelişmiş ülkeler sanayi 5.0 ile sürdürülebilirlik ve çevre korumaya odaklanmış bir sanayi uygulamasına geçti. Avrupa Birliği, 500’den fazla kişi istihdam eden şirketler için zorunlu olan entegre raporlama mevzuatını 2016 yılından beri uyguluyor.

- Bu mevzuatla sadece parasal değil parasal olmayan çevre, doğa, sosyal, istihdam, enerji ve benzeri alanlardaki tanımlanmış standartlara uyumu takip etmektedirler. Yani bu ölçekteki şirketler, sadece karları ile değil aynı zamanda bu standartlara uyum dereceleriyle ilgili olarak da devlete ve tüm paydaşlara hesap vermektedirler.

- Hesap isteyen de hesap veren de bu işlemi, güven duygusu üzerinden değil kurumsal bir gereklilik üzerinden değerlendirmektedirler. Bu değerlendirmenin ilk adımı da şeffaflıktan geçmektedir. Yani hiçbir gelişmiş ya da kalkınmış ülke öyle durduk yerde bugünkü konumuna gelmemiş, hasbelkader hiç gelmemiştir.

İNSAN ELİYLE YARATTIĞIMIZ MARKA YOK

- Çevre konusunda artık değişen koşullara ayak uydurmak zorundayız. Biz kendi kendimize yaptığımız işleri dünya ölçeğine yaymak durumundayız. Şu an Antalya’nın bir markası olduğunu sanmıyorum. Antalya’nın markası Side, Kemer, Kaleiçi, Alanya ama insan eliyle yarattığımız bir marka yok. Bunlara sahip çıkmamız, bunları gelecek nesillere aktarmamız şart.

YATIRIMLAR VE ÜRÜNLER ELİMİZDE KALIR

- Çevreye hunharca davranarak tarım alanlarını asfalta, zifte, betona boğarak tahribat yapıyoruz. Bunun böyle sürdürülmesi olası değil. AB’de yeşil mutabakatlardan karbon ayak izine kadar birçok yeni kriterlerin geldiğini görüyoruz.

- Biz gelişmelere kendimizi uyduramazsak yarın bir gün turizm yatırımımıza derler ki (ben karbon salınımı şu olan ülkeye turist göndermiyorum’ o zaman yatırımlarımızın hepsi elimizde kalır. ‘Karbon salınımı şu olan tarımsal ürünleri tüketmiyorum’ dediklerinde ürünlerimiz elimizde kalır.

- Birey olarak, şirket olarak Antalya olarak bu gelişmeler sahip çıkıp bunlara odaklanmalıyız. Biz eski alışkanlıklarla devam etmek yerine yeni değişen koşullara, çevre değerlerine, iklim koşullarına hazırlık olup bunlarla ilgili çalışma yapmalıyız.

AKCİĞERİMİZİ KORUDUK

- Borsa olarak 10 yıl önce çevre konusundaki duyarlılığı Vakıf Zeytinliğine sahip çıkarak gösterdik. Borsamızın bu uğurda ciddi maliyetler ödediğini ve ödemeye devam ettiğin biliyorsunuz. Antalya’mızın akciğerleri konumundaki bu alanın tarımsal, çevresel ve ekolojik faydalarının geliştirilmesi için tüm paydaşlarımızla var gücümüzle çalışmaya devam ediyoruz. Ancak karşılaştığımız zorluklarla ve yetmezliklerle baş başa olduğumuzu da belirtmek isterim.

ÇEVRE, HEP GÜNDEMİZDE OLACAK

- Tarımsal atık, deniz kirliliği, çöplüklerin yarattığı riskler, afet toplanma alanlarının belirsizliği, su kıtlığı ve kuraklık riskleri, çarpık kentleşme, tarım topraklarındaki azalma ve istihdam kayıpları gibi yaşamsal sorunları Antalya gündeminden düşürmeyeceğiz.

- 2020 yılında yaşamaya başladığımız musibetin, hepimize her alanda ciddi dersler çıkarmamıza fırsat olmasını dilemekteyim. Çünkü daha önce de sıkça belirttiğim gibi bizlerin yapacak başka bir işi ve gidecek başka bir yeriz yok. Kentimize, zenginliklerimize ve varlıklarımıza bu bakımdan sahip çıkmalıyız.

- En büyük pazarımız olan AB’nin, yakın bir gelecekte turizm, ticaret ve tarım konularında yeni standartlarla karşımıza çıkmaları muhtemeldir. Bu standartları sırf onlar istediği için değil sürdürülebilir büyüme ve hayati sermayemiz için kendimize mal etmeliyiz.

KENT EKONOMİSİ VE TİCARETTE DURUM

Ekonomiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Başkan Çandır, 2020 yılında ülke 1 şok yaşarken Antalya’nın 3 şok yaşadığını vurguladı. Antalya için ekonomik afet uygulanması çağrısını yineleyen Çandır şöyle devam etti:

- ÇEKİMİZİ ÖDEYEMEDEK: Ekonomimizin ana sektörleri felç oldu. Mesela ticaret hacmi ve hareketliliği için önemli bir gösterge olan ibrazında ödenen çek tutarı büyümesinde ilk kez Türkiye ortalamasının açık ara altında kalmış durumdayız. 2020 yılında ibrazında ödenen çek tutarı, önceki seneye göre, Türkiye’de yüzde 10 civarında büyürken kentimizde yüzde 21’den fazla düşmüştür.

- Bunlara benzer göstergeler ve olgulara dayanarak Antalya için ekonomik afet tedbirleri uygulamasına ihtiyaç olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu kapsamdaki önerilerimizi ve taleplerimizi özellikle Eylül ayından itibaren dile getiriyoruz.

- EN BÜYÜK RİSK SERİ İFLAS: 2021 yılı için önümüzdeki en büyük risk, seri iflas riskidir. Böyle bir riskin gerçekleşmemesi için başta kamu otoritesi olmak üzere hepimiz tedbirler almalıyız. Bu tedbirlerin başında, daha önce ertelenmiş olan 2020 yılı ve 2021 yılı kamuya ödemelerimiz en az 2023 yılına kadar faizsiz ertelenmelidir ki diğer ödemelerimizi yapabilme kabiliyetine sahip olalım

- Mücbir sebep kapsamına giren işyerlerinin bazı vergi ödemelerinin ertelenmesi sevindirici. Bu girişim dar kapsamlı kalmamalı, krizden iş yapamaz hale gelmiş tüm işyerlerine genişletilmelidir. Ayrıca bu tür tedbirler sadece işyerleri için değil aynı zamanda çalışanlar için de düşünülmelidir.

- 2020 yılında tarımsal kredi büyümemiz Türkiye ortalamasının iki katından, ticari kredi kullanımı artışında da Türkiye ortalamasının yüzde 30’undan fazla durumdayız. Bu denli krediye yönelmenin ana sebebi, tamamen kapanmaya bağlı sermaye ve tahsilat yetersizliğidir.

- İHRACATTA TARIMIN PAYI ARTTI: 2021 yılının herkes için daha zorlu geçeceği ortada. Bu zorlukları aşmamızda bizlere destek olacak bir gelişme ihracat performansımızdır. Nitekim 2020 yılında yüzde 8 civarında azalan ülkemiz ihracatına karşılık yüzde 6’ya varan bir artışı başardık. Bu artışta sektörel bakımdan sanayi ihracatımızın yüzde 11, madencilik ihracatımızın yüzde 9 daralmasına karşılık tarımsal ihracatımızın yüzde 23 ve tarım özelinde de yaş meyve sebze ihracatımızın yüzde 24’ten fazla artmasının önemli katkısı olmuştur. 2020 yılında kentimiz ihracatında sektörlerin payına baktığımızda da tarımın payı yüzde 47’den yüzde 55’e yükselmiştir

- ENFLASYONU MEYVE SEBZE ARTIRMADI: Yaş meyve sebze ürünlerinin enflasyonu sürekli artırdığı dile getirilir. Antalya hallerimizdeki işlem miktarları ve fiyatları ile ilgili son beş yıllık ortalama değerlere baktığımızda bu tespitin doğru olmadığını görmekteyiz. Sebze işlem miktarındaki yıllık ortalama yüzde 5’lik düşüşe rağmen fiyatlarda ortalama yüzde 14’lük artış yaşanmış, meyvede ise yüzde 1’lik miktar düşüşüne karşılık yüzde 21’lik fiyat artışı yaşanmıştır.

- KOTA ve YASAK İLE TİCARET GELİŞMEZ: Rusya ile 2015 yılında yaşanan uçak krizinin ardından Rusya domatese kota uyguladı. İlk olarak 50 bin ton uygulanan kota 2019 yılında 150 bin tona, 25 Şubat 2020 tarihinde 200 bin tona, 30 Ocak 2021 tarihi itibariyle 250 bin tona yükseltildi. Ancak yükseltilen 50 bin tonluk kota, muhtemelen bu yıl içerisinde tekrar dolacak ve benzer sorunlarla tekrar karşı karşıya kalacağız. Yasakların kaldırılmasını bekliyoruz. Kotalarla ve yasaklarla ticaret gelişmez. Beklentimiz kotaların ve yasakların olmadığı, gümrüklerdeki işlemlerin ve ticaretin kolaylaştırıldığı bir ticaret düzenidir.

YÖNETİM FAALİYETLERİ

Başkan Çandır, Borsa olarak eğitim ve sağlığa desteklerinin öteden beri sürdüğünü belirterek, ‘‘Antalya Oda ve Borsaları ile TOBB’un katkılarıyla daha önce dört lise, bir meslek yüksekokulu ve bir fakülteyi eğitim camiasına kazandırdık. Borsa olarak da semt polikliniğini sağlık camiasına kazandırdık’’ dedi ve son dönemdeki çalışmalarını şöyle anlattı:

- TOBB öncülüğünde başlatılan ‘Küçük Parmaklar Projesi’ne ATB ve ATSO olarak 110 klavyeli tablet ve Antalya Oda ve Borsaları olarak 4’ü Borsa tarafından karşılanan toplam 20 yüksek akış oksijen cihazını Vali Ersin Yazıcı’nın katılımıyla Milli Eğitim Müdürü ve Sağlık Müdürü’ne teslim ettik

- 6. Meslek Komitesinin girişimiyle yerel yönetimlerin kesme çiçeğe olan ilgisini artırma amacıyla Antalya Büyükşehir Belediyesi Ocak Ayı Meclis Toplantısı’nda meclis üyelerine çiçek dağıttık.

- Antalya Tarım ve Orman Müdürlüğü işbirliğinde “Pandemi Günlerinde Tarım” programı çerçevesinde Peynir Atölyesi düzenledik ve 50 bin kişiye ulaştık. “Sizin Oraların Nesi Meşhur” programında Gaziantep ve Sakarya illerinin yöresel ürünlerini gündeme getirdik.

- Halkbank Antalya Bölge Müdürlüğü ile “Paraf Ticari Kredi Kartı ile Güvenceli Tedarik Zinciri Finansmanı Anlaşması”nı imzaladık. Ziraat Bankası’yla Aralık ayında benzer bir protokol imzaladık. Üyelerimizi hem Paraf hem de Başak kart avantajlarından yararlanmaya davet ediyorum.

- Türkiye Ürün İhtisas Borsası (TÜRİB) işlem saatlerinin uzatılmasını TOBB’dan talep ettik. Talebimizin olumlu karşılandı; 1 Şubat 2021 tarihi itibariyle TÜRİB işlem saatleri 10.00 -13.00 olarak belirlendi.

Haber: MUSTAFA KAZIM AYDIN