Zaman zaman halk ozanlarımızdan söz ediyorum. Yıllar önce çok yakından ilgilendiğim bir konuydu. Sık sık yazardım. Bu konuda birkaç kitap da yayımladım.

Şimdi ise ozanlarımızı yakından izleyemiyor, sadece, onlarla ilgili “anılardan bazı kesitler” aktarıyorum. Bugün de Âşık Şah Turna'dan söz edeceğim.

*

Şah Turna deyince biraz durmak gerekir. Çünkü Şah Turna’nın halk şiirimizde çok özel bir yeri var.

Bunu, sadece bugün değil, yıllar önce da kayıtlara geçirmiştim.

Yıl, 1994... Aylardan Temmuz... Yazarı olduğum Yeni Günaydın'da Şah Turna ile yaptığım bir röportajım da yayımlanmıştı...

“DÜNYANIN İLK VE TEK KADIN VE ÂMÂ HALK OZANI: ŞAH TURNA” başlığını taşıyan ve beş gün süren röportajımın sunuşunda şöyle demiştim:

“Şah Turna’nın yaşayan halk ozanları arasında ayrı bir yeri vardır. Şah Turna sadece ‘kadın’lığı ve yine sadece ‘âmâ’lığıyla ilgi çeken bir ozan değildir. Tersine, daha çok sanatçı ve savaşımcı kişiliğiyle adından sıkça söz ettiren, hep ön sıralarda yer alan bir ozandır.

Bütün Avrupa’da tanınan ve kendisi gibi ozan olan eşi Şiar Ağdaşan, çocukları Şafak ve Şirin ile Almanya’da yaşayan bu ozanımızı 20 yılı aşkın bir süredir tanıyorum.” (Yeni Günaydın, 11 Temmuz 1994)

*

Tabii bu 20 yıl, 1994 yılı itibariyledir... Şimdi 2020’de olduğumuza göre, bu dost ozanımızla tanışıklığımız 46 yılı da aştı...

Bu süreleri özellikle yazdım. Çünkü, Şah Turna, 1970’lerdeki heyecanından hiçbir zaman fire vermedi.

Birkaç gün önce kendisiyle telefonla görüştüm. Bu sırada fark ettim ki, mücadele azmindeki kararlılığını bütün diriliğiyle sürdürüyor.

1994’te bana, “Gözlerimin yerini müzik aşkım aldı” demişti. Telefon görüşmemizde yine aynı şeyi söyledi.

*

Üç yaşında kızamık ve çiçek karışımı bir hastalık nedeniyle iki gözünü birden kaybeden Şah Turna, o olaydan sonra göz derdini unutur, babasının aldığı sazla çalıp söylemeye başlar.

İlk şiiri/türküsü şöyledir:

Turna ile sohbetteyim bakalım

Ağlıyor gözlerim gör turna Turna

Derununda yarem, yoktur tabibin

Elinle yareni sar turna Turna

Turna yaralandı, akıyor kanı

Yaralı yaralı gezer cihanı

Yıkılsın feleğin çarkı devranı

Her gün işin figan

zar turna Turna

Şahturna’nın felek yaktı özünü

Üç yaşında aldı iki gözünü

Göremedim ay güneşin yüzünü

Dünya başa zindan, dar turna Turna

*

Şah Turna ilk şiir/türkülerinde doğal olarak, kendi ifadesiyle "mistik ve kaderci"ydi ve kendi iç dünyasıyla ilgili konular etrafında dizeler üretiyordu.

Ama o da toplumcu-gerçekçi öncü ve en etkili halk ozanlarının arasındaki yerini aldı. O da 68 kuşağı sürecinin fırtına gibi esen halk ozanlarından biri oldu.

Bakınız, şu şiirini/türküsünü, daha ozanlığının başlangıç yıllarında çalıp söylemiştir:

Yol yordam bilmeyen köylü arkadaş

Seni bu hâllere koyan utansın!

Kırık ekmek bir tas ayran yağsız aş

Şükreyle hâline diyen utansın!

Bir ekmeği kırka böldün pay ettin

Çalıştın da emeğini zay ettin

Tahta beşiklerde yavru büyüttün

Ağlayan sesini duyan utansın!

Şah Turna'yım bu günleri görenler

Fikrinin uğrunda mutlu olanlar

Kul hakkını çalıp-çırpıp yiyenler

Sizi insan diye sayan utansın!

*

Sözün özü: Şah Turna çok çekmiştir. Yargılanmalardan, hapisliklerden, işkencelerden geçmiş usta bir halk ozanıdır. Hâlâ çalıp söylemektedir. Bilenler bilmeyenlere hatırlatmalı ve tanıtmalıdır.

Şunu da eklemem gerek: Eşi Şiar Ağdaşan da değerli bir ozandır ve Şah Turna'nın en büyük destekçisidir.