Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`in seçimlerden sonra    „ sıcak demiri soğutma zamanı“ diye konuştuğunda ilk tepkim „Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz“ oldu.

Zira  Erdoğan bu ülkeyi tam 17 yıldır yönetiyor. Kaç balkon konuşması dinledik. Her defasında seksen, seksenbir ve sekseniki milyondan bahsediyordu. Herkesin Başbakanı, herkesin Cumhurbaşkanı olacağını söylüyordu. Bu sayıların içinde elbette kendisine oy vermeyen toplumun yarısı da var. Yaşananlar Recep Tayyip Erdoğan`ın  kendisine oy vermeyenlerin şeytanlaştırılması ve ötekileştirilmesiydi.

Örnek mi? Kaç tane Alevi Çalıştayı yapıldı? Bu çalıştaylar genellikle seçimlerden biraz önceydi. Seçimlerde bütün uğraşlarına rağmen  Alevilerin kendisine oy vermediğini gördü ve çalıştaylar başladığı gibi bitti.

Kürtler ile açılım süreci: Kürtler ile yaptığı tüm görüşmeler ve yaptığı bazı iyileştirmelere rağmen kürtlerin büyük bir çoğunluğunun kendisine oy vermediği gördü ve açılım sürecini bıçakla keser gibi kesti. Seçimin birinde Selahattin Demirtaş „Seni Başkan yaptırmayacağız“ dedi  o seçimde Başkan olma yolu kesildi.

Erdoğan siyaseti bir tüccar kafası ile yapıyor „Al gülüm ver gülüm“. Kendine göre toplumun bazı katmanlarında, inanç ve etnik gruplarında iyileştirmeler yapıyor ve bunun karşılığında oy ve destek bekliyor. Eğer oy alamıyorsa o kesimlere hizmet götürmenin hiç bir anlamı ve ehemmiyeti olmuyor. Hizmet etmedigi gibi  o kitleleri ve temsilcilerini ötekilestiriyor.

Demiri soğutma ve Türkiye İttifakı çağrısı kendisine koltuk değneği bulma amacı güdüyor. Nereden ve nasıl bakarsanız bakın, Türkiye ekonomisi büyük bir çıkmaza doğru sürükleniyor. İşsizlik, yaşam pahalılığı, hukuksuzluk, almış başını gidiyor. Bunu kendisi ve ekibi ile düzeltemeyeceğini biliyor.  Dolaysıyla kendisine yaptığı yanlışların bedelini beraber ödeyecek ortaklar arıyor.  Gerekçe hazır. Türkiyenin bekası. Ama Türkiyeyi kim bu hale getirdi? Onu soran yok. On yedi yildir hic kimseyi dinlemeden, yapilan samimi önerileri elinin tersi ile ve kücümseyerek geri iten kendisi. Tüm yasanlara  bir sebep sonuç ilişkisi kurmadan değerlendirilirse yanlış olur. Sen hiç kmseyi dinleme. Bildigini yap.  Netice kötü olduğunda gel bana yardımcı ol. Benim sorumlulugumu paylas.  Olmaz böyle şey.

Demokrasinin kesin ve tartışmasız özelliği: Kuvvetler ayrılığıdır. Yasama, yürütme ve yargı kesinlikle birbirinden bağımsız olmalı. Başka? Kendine layık görmediğini başkasına yapmayacaksın. Başkasının özgürlüğünün başladığı yerde senin özgürlüğün biter. Demokrasilerde devlet toplumun her katmanına aynı mesafededir. Peki bizde öyle mi? Özelliklede son oniki yılda korkunç bir tarafgirlik yaşanıyor. Bunun adı kesinlikle demokratik bir yönetim değil. Hukuksuzluk ve keyfiliktir.

Tekrar Demiri soğutma ve Türkiye ittifakı çağrısına dönecek olursak ‚ Bizde güzel bir öz söz vardır‘ bir musibet bin nesihattan‘ evladır diye. Kılıçdaroğluna yapılan hain ve kalleş saldırı bunun için bir fırsattı. Saldırı güçlü ve kararlı bir şekilde kınanır, suçlular yakalanır mahkeme huzuruna çıkartılır ve  gerekli cezalar verilirdi. Böylecede demiri sogutmak icin iyi bir baslangic olurdu.

Peki ne oldu? Türkiyeyi yönetenler bu olayda bile kendi çıkarları için toplumdaki bölünüp parçalanmayı desteklediler. Önlerine çıkan bu fırsatı toplumu birleştirmek için kullanmadılar.

Söylem ile eylem örtüsmedi.

Hıdır Karademir  Nisan 2019 Rödermark