banner460
banner128

Seçme hakkını kazandığımdan beri ilk kez bir seçimde oy kullanamayacağım.

Demokratik adap ve edep sınırlarını zorlayan her iktidara karşı oldum. O yüzden her seçimde oyumu kullandım. Bağnaz bir taraftar olduğum için değil, demokratik olmayan tutum ve davranışlara karşı direniş olarak gördüğüm için bu konuda özenli davrandım.

Aynı nedenlerden dolayı bu seçimi çok önemsiyordum. Özel zorunluluklar nedeniyle kendim dışarıda, gönlüm sandıkta kaldık.

Seçime gelebilsem kime oy verirdim? Uzun uzun bu soruya cevap aradım.

Özellikle de tarafsızlık yemini etmiş olan taraflı (partili) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tehdit olarak nitelendirilen sözleri, sonra o sözler doğrultusunda çıkarılan kararname (ki gerekçesi kamudaki harcamaları disiplin altına almak olabilir) üzerine...

Erdoğan ‘‘merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez’’ demişti. Arkasından bir kararname yayınlanmış ve belediyelerin yapacakları yatırımlar cumhurbaşkanlığındaki ilgili kurulların iznine bağlanmış. Ne isteniyor, ne olabilir, ne olmalı diye düşündüm

İstenen şu:

Ben sana bir gölge gösteriyorum. Onu başkan seçeceksin. O da ben ne dersem onu yapacak. Fiyatmış, çevreymiş, yeşil ya da gri alanmış diye maraza çıkarmayacak. İşaret ettiğim işi işaret ettiğim kişiyle tutacak, ‘‘Gözlerimi kaparım, isteneni yaparım’’ deyip uslu uslu oturacak.

Bunun sonunda ne olabilir?

Daha önce olanlar tabii ki. Örneğin…

Mevcut imar planındaki yeşil alan benzeri arsa satışa çıkarılır. Bir şey yapılamayacağı için ‘‘bizim adamlar’’dan biri ucuza alır. Sonra imar değişikliğine gidilir. Ticaret veya konut alanı olarak değeri beş on katına çıkar, yeni fiyattan belediyeye geri satılır.

Otobüs mü alınacak. Merkezi yönetim kredi kesesini açar. Doğrudan alım yerine biri aracı olur, komisyonunu alır geçer. Bizim müteahhidin boş binası mı var, belediye kiralayıverir.

Hak ediş ödemelerinde hak edilip edilmediğine bakılmaz, ne de olsa yüklenici bizim adam, işi bitirmese de sorun olmaz.

Bütün bu işlerin zararı, ‘‘yediğin hurmalar, gün gelir tırmalar’’ misali, yaşadığı yere kıyak yapıldığını sananlar dahil olmak üzere ahalinin sırtına yüklenir 

Çünkü devlet yönetimi yereliyle, merkeziyle bir bütündür. Çünkü devlet bir toprak parçası üzerinde yönetim örgütlenmesidir.

Her ne kadar yerel yönetimler, merkezi yönetimin yetersizlikleri ve sergilediği olumsuzluklara karşı tepki olarak gelişmiş ise de nihayetinde kamu malı milletin malı, kamu bütçesi milletin bütçesidir. Merkezden gelse de, yerelden sağlansa da harcanan para milletin parasıdır. Her iki yönetim de bütçenin açığını doğrudan ya da dolaylı yollarla milletten aldığı ek para ile kapatır. Vergi olarak alır, verdiği hizmetlere zam yapar, bazı hizmetleri vermekten vazgeçer, bazılarına katkı payı getirir, bazılarının katkı payını artırır. Para basar enflasyonu kullanır. Son aşama yönetimlerin elleri milletin cebine uzanır…

Ne olmalı?..

Oy kullansam, iktidar ittifakına karşı en güçlü olan adaya oy verirdim. İktidar ittifakının adayına oy vermek için, merkezi yönetimin hukuksuz istek ve müdahalelerine direnebilecek biri olup olmadığına bakardım. Değilse vicdanımı sızlatmazdım.

‘‘Varsın hakkım olan yol tehditlere boyun eğmedim diye yapılmasın, asfaltım eksik kalsın. El etek öpüp dilsiz şeytanlık yaparak onurum çamura atacağıma ayaklarım çamurlansın’’ derdim.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.