Söyleşi:ERHAN KIZILYAR 

*

Siyasetçi, yazar, şair. ‘Islığımın canını aldılar” ve “Ellerim yaşar mı hiç yüzün ölünce” adlı iki kitaba imza atmış bir isim: İbrahim ÇEŞMECİOĞLU.  Sayın İbrahim Çeşmecioğlu ile; edebiyat, siyaset, kitaplar, yazarlar dünyasına bir yolculuk yaptık. Henüz kendisine yazar demese de; güzel Türkçesi ve kullandığı kelimelerle dikkatleri üzerine çeken Çeşmecioğlu; Dosteyevski’nin ‘Acılar büyütür insanı’ sözündeki gibi, acının insan hayatındaki önemine vurgu yapıyor.  ‘Acı aşı gibidir. İnsanı büyük acılardan korur. Onun için ben acı çeken insanların, acı çeken halkların yazarlarını, onların kitaplarını okumayı sevdim.” Diyor. ‘Merak ve empati’nin” insanı geliştiren iki önemli özellik olduğuna vurgu yapan Çeşmecioğlu,  “Afrika’nın doğusunda ortaya çıktığı denilen insan, dağın öteki yüzünü merak ederek insanlık yolunda basamakları çıkmaya başlamıştır.” Diyor ve kendisinin de böyle bir merakla, araştırmaya, okumaya, ve yazmaya çalıştığını ifade ediyor. İbrahim Çeşmecioğlu, bir Sonbahar Kasım’ının yazdan kalma bir gününde Selimpaşa’da, kitaplarından, yazarlara; yaşamından-siyasete  Erhan kızılyar’ın sorularını yanıtladı.

Siyasetçi, Şair, Yazar: İbrahim Çeşmecioğlu

-Sayın Çeşmecioğlu size; yazar mı desem, şair mi desem, siyasetçi mi desem, size nasıl hitap etsem?

Çeşmecioğlu:Hepsini zaman içeriside yapma fırsatım oldu ama, şimdi hangisini parasın birk soru yönetecek olsan , çok okumak isterdim. Okumayı severim. Vaktimin büyük bölümünü ona ayırmak isterdrim. Ondan sonra da eğer elverirse yapabilirsem yazmak isterdim.  İki kitap yazdım ama,  iki kitap yazmakla da insana ne kadar yazar denebilir bilmiyorum. Çünkü değerlendirenler olacak, yorumlar olacak. Bir kanaat olacak. Bütün  bunları görmeden, dilekler, temenniler bilinmeyince ben kendime yazarım diyemiyorum. Ama yazmaya çalışıyorum. Yazma yolunda ilerliyorum. Gönlüm öyle istiyor.

-O iki kitabın ismini alabilirmiyim? Biri “Islığımın canını aldılar” idi.

Çeşmecioğlu:-Diğeri de ‘Ellerim yaşar mı hiç yüzün ölünce’

- Sayın İbrahim Çeşmecioğlu kimdir?

Çeşmecioğlu:1966 yılında yılın son ayında Ortaköy –Silivri doğumluyum. İlköğretimi  Ortaköy de bitirdim. Liseyi Silivri Lisesi’nde tamamladım. Ondan sonra hayata biraz erken atıldım. Üniversite sınavlarına girdim ama ailenin yaşadığı zorluklar vb.  gidemedim. Ticaret yaptım. Küçük bir kamyonetimiz vardı. İstanbul’un; caddelerinde,  sokaklarında süt alım -satımı yaptım. Kadıköy’den, Akören’den, Ortaköy’den Silivri’nin köylerinden sütleri toplayıp istanbul’un merkez ilçelerinde satardım. Geçimimi böyle kazandım. O sokaklar caddeler bana çok şey öğretti. Sokaklarda gördüğüm; haksızlık, hukuksuzluk, çile çekenler, cafakeşler, çilekeşler beni siyasete yöneltti. Siyasete girişimin temel nedeni yaptığım iştir, gördüklerimdir, hayatın zorlu yollarından ve koşullarından geçmemdir.

Bir de çok önemli bir cümle siyasete başlamama neden oldu. Hz. Ali’nin sözüdür bu. Der ki Hz. Ali, “Siyasete sahip çıkınız, eğer siyasete sahip çıkmazsanız gelir kötüler yerleşir.” Daha sonraki dönemde bu cümleyi pekişterecek çok önemli bir yazarın sözleri de benim siyasette kalıcı olmama sebeptir. O Yaşar Kemal. O da derki, ‘Bu dünyada; ölüm var yoksulluk var , zulüm var,  Eğme başını namerde; yüreğin var, dilin var. “  Bu iki cümle benim siyasette kalıcı olmamda, ilerlelememde etken olmuştur.

-Kaç yılında başladınız siyasete?

Çeşmecioğlu:Liseyi bitirdiğim yıllarda daniş un da çalıştım. 1988 yıllarına kadar gider bu. İhsan Yıldız, Altan Abiler, Özcan Beyler,Lisede canımız kanımız siyasete ısınıyor. Bir boş derste CHP’nin eski sinema toplantısı var. Eylül darbesinden biraz önceydi.  Sinema tıklım tıklım. Alümünyum pencereli bir cam. Buhar yapıyor. Biz dışardayız. İçeriyi duyamıyoruz. Meraklıyız. Camı siliyoruz. İçeriyi görmek için ama yok. Bir ara uzun boylu biri bizi işaret etti. Eyvah dedik bizi şikayet etti diye düşündük.  Biraz sonra biri geldi, ‘Hadi çocuklar içeri girin’ dedi. Biz uzaklaştırılacağımızı düşünürken, o uzun boylu adam bizi üşümeyelim diye içeri alınmamızı istemişti. İhsan Yıldız. Sevgiyle analım. Kalbimizin CHP’ye ısınması, sol düşünceye ısınmamız, böyle dağ gibi insanlar sayesinde başladı.

-İhsan Yıldız’ın görevi neydi?

Çeşmecioğlu: İhsan Yıldız o yılarda ilçe başkanıydı.  İBB Meclis Üyesi Melih Yıldız’ın babasıdır.

**

Bulgaristan Ortaköy’den Silivri Ortaköy’e

-Siz Ortaköy’de doğdum dediniz ama, Avcılar Belediye eski Başkanı Mustafa Değirmenci bir konuşmamızda ‘ortaköylüler benim akrabamdır’ demişti. O göçmen Bulgaristan Balcıbük’ten. Sizin aile büyükleriniz de göçmen değil mi?

Çeşmecioğlu: Evet evet Mustafa bey uzaktan akrabamız olur. Bizler Ortaköy’deniz. Ortaköy kasaba idi. Balcıbük köy. Mustafa Beyler Balcıbük’ten. Bizler Kızıl Deli Sultan Dergahı”ndağınız. .  Bektaşi Dergahı

-Kaç yıllarında gelmişler Ortaköy’e?

Çeşmecioğlu:Biz mübadil değiliz. Biz Ortaköy’deki bektaşiler mübadilden önce gelmişler. Balkanlardaki komitacıların güçlenmesi,  güç kuvvet bulmasıyla Osmanlı’nın da zayıflamasıyla zorunlu olarak göçler başlamış.  Benim annemin büyük dedesi köyün meydanında katledilmiş bulgarlar tarafında. Huzursuzluk artınca göç etmişler.

Firüzköy’de göçmen ama bizden sonra geliyorlar.   Cumhuriyet ten önce bizimkiler gelmiş. 1915/1920 ler.

Çok kalabalık olmakla uygarlık gelişmiyor

-Siz ilkokula gidekken nüfusu kaçtı Ortaköy’ün?

Çeşmecioğlu:-2 bin falan

-Şimdi kaç?

Çeşmecioğlu:-5 bin.

-Çok artmamış değil mi?

Çeşmecioğlu:-Bırakın artamasın. öyle kalsın.  Dünyanın en çok tanığıdı bir yerleşimi sana söyleyeyim. Davos’u duymayan var mı? Peki nüfusu ne kadar?

-Bilmiyorum ama çok fazla değil

Çeşmecioğlu:-50 bin falan. Çok büyük, kalabalık olmakla çok güzel olunmuyor. Uygarlık ve gelişmişlik olmuyor. Çok büyümekle insanlar; huzura refaha, mutluluğa erişmiyor. Bırakın bizim burası da küçük kalsın.

“Merak ve empati” gelişmenin motorudur

-Sizi  sosyal medyadan  takip ediyorum. Çok güzel paylaşımlar yapıyorsunuz. Çok güzel yazılar yazıyorsunuz. Çok güzel kelimeler kullanıyorsunuz. Çok güçlü bir kelime hazineniz var? Bunun nedeni nedir? Çok mu kitap okuyorsunuz?

Çeşmecioğlu:-Çalışıyorum . İnsanın gelişiminde iki önemli unsur vardır: Merak ve empati. Bu iki duygu insanlığı ileriye taşır. Merak etmeyen insan nasıl ilerlesinki. Merak çok başka bir şey. İnsan olmak başkadır, insanlaşmak başkadır. İnsanlaşmak bir irtifa işidir. Kültür işidir, medeniyet işidir. Dolayısıyla bunun içinde meraklı olmak lazımdır. Afrika’nın doğusunda ortaya çıktığı denilen insan, dağın öteki yüzünü merak ederek insanlık yolunda  basamakları çıkmaya başlamıştır. Yani bu dağın öte tarafından ne var diye yola çıkan insanlık, bütün dünyaya yayılmıştır, uygarlığı da geliştirmiştir.

Daha sonra geliştirdiği empati duygusuyla, acı çeken insanın acısını hissetmek. Süveyda diye bir söz var bizde. İnsanın kalbine tam ortasında yoğun kan pıhtısından oluşan bir noktacık var. O noktaya kalp gözü derler. Süveyda odur. Dünya ve dünyanın oluşumunu insan denen canlı, dünyadaki yansımasını oradan izlemektir.

Bir çekirdeği ekersen nasıl koskoca bir ağaç olur, o çekirdek o kocaman ağacın sırrını içinde taşıyorsa o da öyledir. İnsana dair bir çekirdektir. İnsana dair her şey orda saklıdır. Her şey orda gizlidir. Her şey anlamını orda bulur. Her şey orada işlenir ve güzelleşir.  Böyle yanıtlamak isterim soruyu. Yani empati ve merak duygusu bunlar bende kendimi bildiğim günden beri vardır. Merak ederim, araştırırım, okurum. Sözümün başında da söylediğim gibi ben siyasetten ziyade okumayı yazmayı tercih ederim. Çok okumuşumdur.

Sait Faik’le başlayan yolculuk

-İlk okuduğunuz kitabı hatırlıyormusunuz?

Çeşmecioğlu:-Ben ilk önce Sait Faik Abasıyanık’ın bir kitabını okudum. Kitabın adını hatırlamıyorum ama Kör Mustafa’nın anlatıldığı bir kitaptı. Bir öykü kitabıydı.

-Kaç yaşındaydınız?

Çeşmecioğlu:-Ortaokul sıraları

-Son okuduğunUz kitap hangisi?

Çeşmecioğlu:-Son okuduğum kitap,  Necati Tosuner’in bir kitabı.

Acı çeken halkların yazarları

-Okuduğunuz kitaplar içinde sizi en çok etkileyen eserler, yazarlar, şairler kimlerdir?

Çeşmecioğlu:Yabancı yazarlardan başlarsak, ben en çok acı çeken halkların yazarlarını seviyorum.  Çünkü acı aşı gibidir. Korur insanı. Az acı çok büyük acılardan korur insanı. Acımayan insan daha büyük acılara katlanamaz. Aşı da az mikrop verirsin, mikroba karşı korur seni. Onun için ben acı çeken insanların, acı çeken halkların yazarlarını kitaplarını okudum sevdim.. Mesela İrlandalı yazarları  İngilizlerden daha çok severim. İngiltere Kraliçesini sevmezler ben de onlar gibi sevmem ne yalan söyleyeyim. Emperyal düşüncenin temsilcisi olduğu için. Martin Cruz’ u,  Rober Musil’i i severim. İrlandalı yazarlardan. John Berger i severim. Huzursuzluk ve umutsuzluk içindeki yazarları severim. Amerika halkları içinde çok refah yaşayanları vardır, kenar mahallelerde çok ızdırap ve hüzün duyanlarda vardır. Bunlardan biri de Truman Capote. Amerikan yazar. ‘Soğukkanlılıkla’ isimli kitabı çok etkileyicidir. Dostoyevski’yi çok severim.

Çeşmecioğlu’nun Türk yazarları

Çeşmecioğlu:Bizden söyleyecek olursak, en başa Yaşar Kemal’i koyarım. Yaşar Kemal,  Everest gibi bir adamdır. Gavur Dağları kadar yüksektir. Toroslar kadar engin ve güçlüdür. Akdeniz kadar huzur verici bir yazardır. Muhteşemdir.Yaşar Kemal ‘i çok severim. Sağken göremediğim için de çok üzüntü duyarım. Can Yücel’i çok severim. Yaşar Kemal benim hayatımı çok etkileyen yazarlardan biridir. Beni 1000 derecede ısıtıp dövüp şekil veren muhteşem bir adamdır. Çok severim.

Bir öykücü olarak Sait Faik’i çok severim. Kemal Tahir’i, Adalet Ağaoğlu’nu, Pınar Kür’ü, İnci Aral’ı severim. Özellikle kadın yazarları severim. Onları anlamayı onların gözünden hayatı görmeyi çok severim. Erkeklere daha naif , ince, başka, yumuşak bakarlar hayata. Ve Tanrı yaratma gücü kendinden sonra kadınlara vermiştir. Kadın yazarları onun için severim. Deniz Gezgin’i severim. Bunun gibi çok yazar var tabi.  Kültür dünyamızıa yaptıkları katkıları için tüm yazarlarızı analım burada.

Şiir giydirilmiş metinler

-Bu arada iki kitap yazdınız. Bu iki kitabın içerğinden özetle bahsedermisiniz. Bu kitapların içeriğinde ne vardır?

Çeşmecioğlu:-Bu kitaplar biraz değişik oldu. Birden 100’e kadar rakamlar verelim yazdıklarıma. Bunlar kısa kısa metin. Bazısı uzun, bazısı kısa. Anmalar var. Tarihi ve siyasi kişilikleri andım. Tuncel Kurtiz’i andım. Mustafa Kemal’i andım. İsmail Cem’i andım. Böyle anmalar var. İsmet İnönü’yü andım. Öyküler var. Bir de şiirsel metinler var. Şiir değil ama şiir giydirilmiş metinler. Yakışıklı olsunlar diye şiirle bezedim onları.  Ama ben kendime şair diyemiyorum. Ama  ‘Yazma serüvenin nedir?’ diye soracak olursan, ya ben arıyorum. Nasıl yazabilirim, nasıl yapabilirim. Arayış içindeyim. Dünya da öyle değil mi. İnsanlar ölene kadar aramız mı? Merak etmez mi? Merak değil mi insanı geliştiren az önce söyledim. Arıyorum. Nasıl daha güzel olabilir, nasıl daha iyi olabilir, nasıl hayat daha kolay olabilir, nasıl bu bozduğumuz dünyayı eski haline getirebiliriz bunun yollarını arıyorum.

Narsistlik düzeyine çıkmadıkça beğenilmek güzeldir

-Peki kitaplarınız üzerine ne tepkiler aldınız?

Çeşmecioğlu:-Çok önemli tepkiler aldım. Tabi ben şurayı anlamadım diyenler var. Okuması zor olmuş diyenler var. Çok güzel olmuş diyenler var. Hepsi benim için güzel ve kıymetli. Ayna tutuyorlar bana. Üstüm başım doğru mu? Kendimi düzeltiyorum. Fikrim nasıldır, ne yöne düşmeli. Ben nasıl yazmalıyım diye bu eleştirilerden faydalanıyorum. Kim beğenilmeyi istemezki.  Narsistlik düzeyine çıkmadıkça, sevilmeyi, okşanmayı herkes ister. Yani yine Necati Batırel’in son kitabında şöyle der, ‘ İnsan belki sevilmeyi de göze alabilir ama nasıl sevmezsin” Ben o anlamda herkesi seviyorum. Herkese çok teşekkür ediyorum. Sevende sevmeyende var olsunlar. Sağ olsunlar.

-Ben karşılaşmadım dediniz ya Yaşar Kemal ile. Ben tanışmıştım. Güzel de bir anım oldu.

Çeşmecioğlu:- ne güzel. Evet bizim iki büyük destancımız vardır. Otoritelerin bir çoğu da kabul edecektir. Dünya da iki büyük destancı vardır. İkisi de Anadolu’da doğmuştur. Biri Homeros ve ikincisi de Yaşar Kemal.

İnternet muhteşem bir kaynak ama kirliliğe dikkat!

-Türk halkının kitap okuma alışkanlıklarını nasıl buluyorsunuz? İnternet okuma alışkanlıklarımıza etkisi ne oldu?

Çeşmecioğlu:İki yönlü bakmak istiyorum. İnternet tarafınan bakmak istiyorum. İnternet konar göçer, konar geçer bir kültür halini aldı. Kimisi kahvaltısını paylaşıyor, kimisi gezmelerini paylaşıyor. Kimisi cenaze ilanlarını paylaşıyor. Evet bu anlamda enformasyon, haberleşme konusunda muhteşem katkıları oluyor. Ama interneti amacına ve uygun kullanmazsanız bu konar göçer bir kültür yaratıyor. Müthiş bir akış, kirlenme var. Bir süzgeçten ve elekten geçirilmeden yazıldığı için, ham ve işlenmemiş kafalar bunların hemen doğru olduğunu düşünüyor.  Böyle bir tehlikesi var. Ben internette çokca vakit geçirmelerini dilemem. Elbetteki faydalanacaksa faydalansın. Muhteşem bir kaynak. İstediğin her bilgiye kısa sürede ulaşabiliyorsun. Bunu rafine bir akılla yapmak lazım. Gününün bütün gününü internette geçirmek yazıktır, ziyandır, zuldür. Kendine yaptığın büyük bir saygısızlıktır. Yani ordakı ne bileyim Avşa Adasına,  eğe, akdeniz e gidip gezenlerin ne yaptıklarını saatler boyu takip etmenin kime ne faydası vardır. Hipegoras’a , Socrates’e, Eflatun’a, ya da dönüp kendi coğrafyandaki Karacaoğlan, Dadaloğlu’na o dağ gibi insanlara, Anadolu’nun yüce insanlarına bir tıkla ulaşabiliyorsun. Eskiden biz kitaplarını bulabilmek için; Yunus Emre’yi, Dadaloğlu’nu, Pir Sultan’ı, Karacaoğlan’ı, Şeyh Bedrettin’i Anadolunun ulu insanlarına ulaşmakta zorluk çekerdik. Şimdi çok kolay. Bunların doğru kullanılması için ülkenin eğitim politakasının doğru olması lazım. Doğru yöne yurttaşlara kanalize etmek lazım.

Gençler umut veriyor

Çeşmecioğlu:- Bir de şunu ilave edeyim. Fuarlara gidiyorum, görüyorum. Gençlerin çok yoğun ilgisi var. Dört mevsimin yaşandığı bu güzel topraklarda yer altı yer üstü kaynaklarının muhteşem olduğu bu güzel vatanda neden insan yetişmiyor. Bir sürü bereketli ürünün olduğu bu topraklarda, niçin insan yetişmiyor diye üzülmeyeceğiz. Ben gençlerin kitaba yönünü dönmesini, fuarlara ilgisini görüyorum.

‘Boş kap dolu fıçıdan çok ses çıkarır’

-Geçenlerde Mahir Ünal çıktı dedi ki, ‘Cumhuriyet bizim lügatımızı, alfebimizi değiştirdi. Kendimizi ifade edemiyoruz’ şeklinde cümleler sarf etti. Siz de kendinizi ifade etmekte güçlük çekiyormusunuz?

Çeşmecioğlu:-Ben buna yanıt vermeyeyim. Bizim kadim geçmişimizden, atalarımızım söylediği bir cümleyle diyeceğimi ifade etmiş olayım. ‘Boş kap dolu fıçıdan çok ses çıkarır’

Okumak ve yazmak istiyen bir insan

-Yeni kitap çalışması olacak mı?

Çeşmecioğlu:-Ben daha çok okumak yazmak isteyen bir insanım. Bilmiyorum nereye giderim. Siyasete  girmek istemiyorum. Ama arkadaşlarımın bana ihtiyaçları olursa , çağırırlarsa kayıtsız kalamam. Evet bir kitap yazmak istiyorum. Bu kış bir romana başlamak istiyorum. Kafamda bir taslak var zamanını bekliyor. 2023 te bu romanı yazmaya başlayacağım.

Önseçim ile meclis üyesi seçildi

-Siyasete dönelim.  Siz bir dönem meclis üyeliği yaptınız Silivri Belediyesi’nde CHP’den?

Çeşmecioğlu:-Evet bir dönem yaptım Özcan bey ile.

-Önseçim ile mi girmiştiniz listeye?

Çeşmecioğlu:-Evet önseçimle girdim.

-Ortaköy’en son seçimde hiç meclis üyesi var mı CHP’den?

Çeşmecioğlu:-Yok.

-Kavaklı’dan var mı?

Çeşmecioğlu:-Yok.

- İkisi de geçmişte belde belediye olan büyük mahalleler ve meclis üyeleri yok. Cumhur İttifakı’nın Kavaklı ve Ortaköy’den meclis üyesi var mı?

Çeşmecioğlu:-Var. Yasin Gören var.

Milet İttifakı’nın Kavaklı veya Ortaköy hatası

-Peki Kavaklı ve Ortaköy gibi iki büyük beldeden bir tane bile aday gösterilmemesi tercihi konusundaki düşüncelerinizi öğrenmek isterim. Bir de sizi de aday göstermediler. CHP Adayı Özcan bey ile mutlaka konuştunuz, neden sizi listeye yazmamış?

Çeşmecioğlu:-Bu iki beldeden aday gösterilmesi gerekirdi. İbrahim Çeşmecioğlu olmaz dı da bir başkası olabilirdi. Gösterilmeliydi. Ama bu iki beldeyi temsilen birer ya da bir kişi buraların sorunlarının meclise taşınması için bir kişi listeye konmalıydı. Özcan bey ile konuştuk. Şimdi de konuşuyoruz. Hata yapabilir insan. Hata yaparsın. Hata yaparsan da kaybedersin. Hepimiz bu hatanın içindeyiz. Ne kadarı benim payıma düşer ben de kabul ediyorum. Neden listeye koymadı? Sorusuna gelince bilmiyorum onu kendisine sormak lazım?

Hata yaparsan bedelini ödersin

-Özcan bey ile hiç konuşmadınız mı?

Çeşmecioğlu:-Konuştuk elbet. Bazı şeylere şerh koyarsın. Aranda kalır. Basında paylaşılmasını doğrubulmam. Konuştuk elbette. Aramızda bir kırgınlık olmadı. Aynı siyasi yolun insanlarıyız. Bana şirkette bir görev vekmişti. Ezgi Eğitim Kurumları’nın başındaydım. Belki yine orada devam etmemi düşünüyordu. Orada kalmamı istedi belki. Ama İbrahim Çeşmecioğlu mecliste olursa nasıl olur, olmaz ise nasıl olur. Bunu kamu oyu değerlendirir. Ortaköy ve Kavaklı’dan birinin olup olmaması İbrahim’i de bir kenara bırakalım nasıl bir sonuca neden oldu. Seçimlerden de belli oluyor. Görülüyor. Ortaköy demiyorum diğer beldeleri de işin içine koyarak söylüyorum. Silivri 900 km çapında geniş bir toprak parçası. Hepsi önemli. Benim özelimde konuşuyoruz ama biz bu ilçeyi yönetmeye talip olurken, arkadaşlarımızı seçerken demek ki bazı hatalar yapıyoruz. Hatalar da insana kaybettiriyor. Bu hatalardan kendimi uzak tutmuyorum. Kendime düşeni kabul ederim. Kaçmıyorum.

-Çok teşekkür ediyorum. Sorularım bu kadar

Çeşmecioğlu:-Ben de bu söyleşinin sonunda bize yer verdiğiniz için, habersitenizde gazetenizde köşe açtığınız için çok teşekkür ederim. Var olun. Sağ olun.