Açık denizlerden dövüyorum şimdi sahillerini. Korkudan salyası sümüğüne karışmış kumsalların. Bir günaydını daha görmez ömrü, biliyorum. Parmak izinden bulurum nasılsa mahşerde onu. Kıldan ince sırat, biz de günahın bini bir para nasılsa…
Gidişi şafak kadar ıssız ve erkendi. Tüm ölüler sırt üstü gömülüyorken, o yüz üstü bırakıp gitti. Orada, o göçük altında kurşunladılar beni. Hıncını sararmış yapraklardan alan güz şahidimdir. -
Bilirsin, şubat burada bütün aylardan uzun geçer. Sadece kış yaşanır, öteki mevsimler güneşin niyetinden ibaret.
Hep kar yağardı, seyrederdik çocuklar gibi camın önünde. Başkaları gemileri yakardı sen okyanusları yakardın. Dağlara kar yağardı, denizlere ay ışığı, çok sürmez hepsi aşksız gün batımları gibi ziyan olup giderdi.
Sonra günler geçip bahar yaklaştıkça ilk sen çiçek açardın, ardından çiğdemler…
Şimdi gittin ya; adının baş harflerine benzeyen gözlerin kaldı bir tek geride bir de kardaki ayak izlerin. Eminim ikisi de aynı renktedirler.
Yine de güzel, bu şehirde olmasan da seni düşünmenin tadı. Sahillerde akşam güneşi âşıkların gözlerini kamaştırsa da içilen çayın buğusu evlerin camına vuruyor hala, etrafta kurutulmuş simit kokusu.
Tanrı’ya ithaf edilmiş bir sükûnetin getirdiği bahar çiçeklerinin boşluğundan hala insanın üstüne siniyor bu koca şehir.
Dün kocaman bir fotoğrafını astım salondaki duvara. Bakışların sobalı bir evin arka odası gibiydi. Sonra açıldı salonun kapıları ardına kadar. Yavaştan ısınmaya başladık. Kalkıp perdeyi araladım. İçeri yıldızlar doldu gün ışığında yemin ederim.
Rüzgâr gelip boynumdan öptü. Sardunyaları suladım. En çok suyu beyaz açana verdim, sen o rengi çok severdin. Kaktüsler uzun süredir susuz, umurumda değil artık, senin de umurunda olmamışlardı hiç. Oysa bütün sırlarımı en güzel onlar saklıyordu. Kalsın artık sen yoksan sırra ne gerek var.
Hani bir şemsiye almıştım sana, şeffaf, yağmur yağdığında göğü seyredersin diye. Vazgeçtim gökyüzünden iyisi mi sen onla yağmurlu havalarda saat kulelerine bak. Hiçbir şeyin zamandan önemli olmadığını anlarsın belki.
Ya da boş ver her şeyi. Sadece bir şarkı fısılda uzaklardan. Nota nota semaya yayılsın. Öyle eğip başını, gözlerini uzaklara yatırınca; gitmiş olsan bile yanımdaymışsın sayılsın.
El değmemiş coğrafyaları düşlüyor çocuk yanım, yerçekimine yenilirken kalbimin senden tarafı. Hadi bahçedeki bülbüller dut yedi, sen giderken ben ne yemiştim ki sustum. Gidişinle kaç yazdan vazgeçtik sessizce farkında mısın?
Apayrı güneşlere emanet ettik biz gözyaşlarımızı. Sevdadan seni çıkardı acımazsız bir sonbahar. Öksüz kaldı adına mühürlü kelimeler. Cümleler üstüme devriliyor şimdileri. Emin ol İstanbul’un iki yakası bir araya gelmeyecek bundan böyle. Şimdi hiçbir notaya sığmıyor gök gürültüsüyle yarışan hüznüm.
Gülüşün hala kulağımdaki en muhteşem çınlama ama kalbim bir ıslah evi bugünlerde, yetim bir çocuk durmadan azarlanıyor içimde.