Enflasyon ve sabır!

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 18 Kasım’da HAK-
İŞ’in 50’nci yıl toplantısında, yılların eskitemediği ‘‘tek haneli enflasyon’’ vaadini
bir kez daha yineledi; Hayat pahalılığı meselesini mutlaka çözeceğiz. Tek
haneli enflasyon için önümüzde sabırla kat etmemiz gereken bir yol var. Bu
yolu yürüyecek ve hedefimize varacağız; dedi.
Bürokratı geri duracak ya da farklı telden çalacak değil ya. Erdoğan’ın bu sabır
telkininden bir hafta sonra 26 Kasım’da Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan
aynı doğrultuda konuştu:
Enflasyon aslında bir virüs gibidir. Vücutta uzun süre kalınca onu def etmek
zorlaşır. Biraz daha uzun süre alabilir. Ama biz doğru bir reçete uyguluyoruz.
Bugüne kadar da epey olumlu sonuçları aldık. Sadece reçetenin etki etme
zamanı bünyeden bünyeye değişebiliyor."
Karahan, ekonomi terimleriyle epeyce teknik bilgi verdi, çok çok önemli bir
ayrıma dikkat buyurdu: ‘‘Ölçülebilen enflasyon’’ ve ‘‘hissedilen enflasyon…’’
‘‘Nedir bunlar’’ diyorsanız okuyun, Karahan anlatıyor:
‘‘Aslında bazı kalemlerde enflasyon daha düşük, bazılarında daha yüksek.
Hissedilen enflasyon ile ölçülen enflasyon aynı şeyi ölçmüyor. TÜFE (tüketici
fiyat endeksi) dediğimiz, ülke genelinin ortalama tüketim sepetindeki fiyatların
artışı. Bu sepette gıdanın ağırlığı yüzde 25. Mal kalemleri ve hizmet yüzde
30’arlık pay alıyor. Bu nedenle ölçülen enflasyon, her hanenin enflasyonunu tek
tek karşılamıyor. Eğer sizin gıda ağırlıklı harcamanız varsa daha yüksek bir
enflasyona maruz kalabilirsiniz.
Hissedilen enflasyonu belirleyen kalemler daha çok temel mal kalemleri değil.
Nedir bunlar? En başta gıda.
Çünkü gıda harcamalarını günlük bazda yapıyoruz ya da bazılarını haftalık bazda
yapıyoruz. Dolayısıyla oradaki fiyat değişimlerini çok yakından görüyoruz ve
hissediyoruz.
İkincisi de bütçemizde daha çok ağırlık oluşturan kalemler. Bunların başında da
kira geliyor. Bu nedenle de kirada yüksek bir artış yaşadığımız zaman onu daha
yakından hissediyoruz. Yani hissedilen enflasyon daha çok gıda ve kira gibi
kalemlerden etkileniyor. Bu iki kalemde de enflasyon görece daha yüksek.
Dolayısıyla hissedilen enflasyonun biraz daha yüksek olması normal."
Ana fikir olarak şu söyleniyor:
Başını sokacak çatı arayanlardan, midesini talaşlama telaşında olanlardan
değilseniz, enflasyonu öyle sarsıcı ağırlıkta hissetmezsiniz. Ciyaklayanlar altta
kalanlardır, bu da çok olağandır…
Karşı fikir geliştirip…

‘’Ülkede ev sahibi olanların sayısı azalıyor. Tarımda kendimize yeter olmaktan
çıkmışız. Açlık sınırının altında asgari ücret, açlık sınırının altında ortalama
emekli maaşı, açlık sınırını biraz aşan ama yoksulluk sınırının yarısına bile
ulaşamayan ortalama ücret. Daha nereye kadar sabır’’
derseniz…
Demeyin, yeni müjdeleri bekleyin.
ÖNEMLİ NOT: Türkiye’de 2014’te 61.1 olan ev sahipliği oranı, 2024’te 55.8’e
gerilemiş. Üstelik bu oran orta ve alt gelir grubunda çok daha düşük.
Dünyada ev sahipliği ortalaması yüzde 65.7 düzeyinde. Avrupa Birliği (AB)
ülkelerinde ev sahipliği ortalaması yüzde 68.4 ve orada da gerileme var ama
2007’de 70.5 olan oran, 2024’te 68.4’e inmiş.