İSTANBUL

Işıklar ilk kez eleştirdi

Silivri’de 2009-2019 yılları arasında CHP’den belediye başkanlığı yapan Özcan Işıklar, Silivri’de son seçimde karşısında seçimi kaybettiği Başkan Volkan Yılmaz’ı isim vermeden ilk kez eleştirdi.  2009 Eylül ayında yaşanan sel felaketinde İBB Başkanı Kadir Topbaş ile vatandaşın psikolojik durumunu dikkate alarak durumu idare etmek için nasıl ‘Yalan  söylediklerini’ açıklayan Işıklar, bu yalan karşılığında, ‘Silivri’ed üç arazinin üniversite alanı plonlara işlendiğini, tarım arazilerinin korunduğunu, altyapı yatırımlarının yapıldığını, geleceği dönük tasarımlarda Kadir bey’den büyük destek aldıklarını açıkladı.

Işıklar, “Bu anı da gösteriyor ki, halk karşısında kimi bulursa devlet odur. Vatandaş büyükşehir, küçükşehir tanımaz. O karşısına çıkana derdini,sorununu anlatır,derdinin dermanını ister.”dedi.

Işıklar’ın bu açıklaması; Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz’ın ismini vermemesine rağmen, Silivri’de son yağışlarda Başkan Yılmaz’ın sel baskınında İBB’nin bir sokakta çalışma yapmamasını eleştirerek, vatandaşın şikayetine de ‘153’ü arayın” demesine yanıt olarak yorumlandı.

İşte Özcan Işıklar’ın paylaşımı:

Yıl: 2009. 8 Eylül

Silivri’de 100 yılda bir yağacak yağış bir günde yağmış, metrekareye 150 kg.'dan fazla yağmur düşmüş ve tarihin en büyük sel felaketine sebep olmuştu. 8 Eylül günü Silivri’de 3 can kaybı,2000’e yakın evi sel basmış, 900'e yakın araç denize sürüklenmiş, su seviyesi yer yer 1.80 metre yüksekliğe ulaşmıştı. Böyle felaketlerde ne tür önlem alırsanız alın yetersiz kalır. Bu felaketin en büyük sebebi İBB yetki ve görev alanında olan Boğluca Deresi’nin ıslah edilmemiş olmasıydı. O gün saat 16:00’ya kadar Büyükşehir'den aranmayı bekledim, aramayınca kendim bizzat Kadir Bey'i aradım. Mazbatayı aldığım tarihten o güne kadar Kadir Bey'le tebrikleşmek de dahil telefonda bile görüşmemiştik. Kendisine "Başkanım, eğer Silivri'ye bir yardım gönderdiyseniz bilin ki ulaşmadı, çaresiz durumdayız, sıkıntıdayız, durumu bilmenizi istiyorum." dedim, kendisi de araç gereç yardımı göndereceğini söyledi, konuşma bu kadar sürdü. Kadir Topbaş ancak ertesi gün, Selimpaşa'ya geldi. Beni tanımıyordu, ilk kez orada gördü. Etrafta gazeteci ve televizyoncu kaynıyordu, biz yanyana gelince basın mensupları hücum etti, beraber kameraların karşısına geçtik. İlk önce ben konuştum ve "İBB Başkanımız'la 10 dakikada bir görüşüyoruz, sürekli temas halindeyiz, kendisi sürekli beni arıyor, gerekli yardımı ve desteği gönderdi. Devletimiz güçlüdür, her türlü sıkıntıyı aşarız." şeklinde bir demeç verdim. Kendisi de benzer şeyleri söyledi. Röportaj bittikten sonra yürümeye başladık, koluna girdim ve kulağına eğilerek "Başkanım ikimiz de doğruyu söylemedik." dedim, kendisi de güldü, elini omzuma atarak "İşte devlet adamlığı budur, sağ ol, teşekkür ederim." dedi. Rahmetli Kadir Başkan'la dostluğumuz, ağabey-kardeş ilişkimiz böyle başladı. Bu diyalogtan sonra Silivri'de 3 tane üniversite alanının planlara işlenmesi, tarım topraklarının korunması, altyapı yatırımlarının yapılması, Slikon Vadisi'nin planlarının yapılması, geleceğe dönük tasarımlar konusunda en büyük desteği aldık. Ben Kadir Bey'le olan mesaimde uyumda bulamadığımız verimi zıtlıkta bulabildiğimizi gördüm.

Bu anı da gösteriyor ki, halk karşısında kimi bulursa devlet odur. Vatandaş büyükşehir, küçükşehir tanımaz. O karşısına çıkana derdini,sorununu anlatır,derdinin dermanını ister.