banner460
banner128

Değerli Arkadaşlar,

Bilindiği gibi, 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleşen Anayasa Referandumu ile, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinin birlikte yapılması için tarih olarak,  3 Kasım 2019 Pazar günü öngörülmüştü.

Ancak bu süre beklenmeden, şimdi 24 Haziran 2018 Pazar günü, Türkiye erken secime sürükleniyor.

Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler, erken seçim kararını alırken, bunu, iç ve dış koşulların zorladığını belirttiler.

Nedir Türkiye`yi erken seçime zorlayan koşullar acaba?

Türkiyenin genel durumunu belli başlıkklar altında kısaca irdeleyelim.

  1. Ekonomi
  2. Dış Politika
  3. Eğitim
  4. Demokrasi

EKONOMİ

  1. Genel olarak baktığımızda, son 8 yıldan beri, kişi başına düşen ortalama milli gelirin 10.000 Dolar’ı geçmediğini görüyoruz. Yani çoğunluk, orta gelir grubuna mahkum olmuş durumdadır. Gayri Safi Milli Hasıla’da, Avrupa ortalaması 45.000 Dolar’dır.  „Battı, batıyor, batacak...“ dedikleri Yunanistan’da bile, kişi başına düşen milli gelir, 25.000 Dolar’dır.
  1. Türkiyede ki gelir dağılımı OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı) grubu içinde en adaletsiz ülkesi konumunda yer alıyor. En zengin  yüzde 20 oranındaki kesim, Türkiye’de elde edilen ekonomik artıdeğerin yüzde 47’sini alırken, en yoksul yüzde 20’lik bir grup ise, bu birikimden, sadece yüzde 6 gibi bir pay le yetinmek zorunda kalıyor.
  2.  Yine OECD verilerine göre en uzun çalışma süreleri Türkiye’de yaşanıyor. Avrupa’da ortalama çalışma süreleri, yaklaşık haftada 38 saat iken, bu süre Türkiye’de ortalama 45 saati buluyor.
  3.  Türkiye’de iş kazalarında yılda yaklaşık 1800 kişi yaşamını yitiriyor. Bu acı olaylar, Batılı ülkelerde ortalama 150 kişidir.
  4. Türkiye’de çalışanların yüzde 10’u sendikalı iken, bu oran, Avrupa Birliği bünyesinde yüzde 37 civarındadır.
  5.  Avrupa’da asgari ücret 1350 Euro iken, bu gelir düzeyi, Türkiye’de ise 328 Euro olarak kendini gösteriyor. Buna rağmen Türkiye’de halk, dünyanın en pahalı mazotunu tüketiyor.
  6.  Bundan yaklaşık 10 yıl önce, kendisine yeten bir Türkiye var iken, bugün, et, saman, mısır ve daha birçok tümetim maddesini ithal etmek durumundadır. Sorunlar dizisi elbette, bir dizi sayıyla daha da genişletilebilir.

DIŞ POLİTİKA

Türkiye Cumhuriyeti  devletinin, dış politika çerçevesi ve temel ilkelerini Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, „Yurtta Sulh, Cihanda Sulh“ sözüyle çizmiştir. Ancak bugüne baktığımızda ise, gerek komşularımız, gerek ekonomik askeri işbirliği projesine katıldığımız ülkelerle ilişkilerimiz, maalesef pek iyi görüntü vermiyor. Neredeyse, kavgalı, sorunlu olmadığımız bir ülke kalmadı gibi.

Yaratılan bu olumsuz tablonun önemli nedenlerinden biri de, kendi seçmenini mobilize edebilmek için, sürekli bir düşman algısı yaratma ve sürekli biçimde mağdur konumunda olduğunu gösterme gayreti diyebiliriz.

Bu durum, kendilerine geçici de olsa, bir çıkar sağlasa da, ülke genelinde vatandaşlara önemli boyutta zarar verdiği ayrı bir gerçektir. Küreselleşen dünyada hiçbir ülke, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel anlamda, dünyadan kopuk yaşayamaz. Bu kopmalar, sadece dış itibarımızı gölgelemekle kalmıyor, aynı zamanda ciddi boyutta ekonomiyi de etkiliyor.

EGİTİM

-T.C. Milli Egitim Bakanlığı’nın verilerine göre, 2017 yılında bir milyon çocuk, okul yaşamına başlayamamış. Yani bugün 1 milyon çocuğumuz, okullu değil.

Türkiye halkının toplamında okula gitme süresi 6,5 yıl. Bu AB içinde 12 yıldır. Yani biz Avrupalılar’ın aldığı eğitimin yarısı kadarıyla yetinmek zorunda bırakılıyoruz.

OECD’nin verilerine göre, 41 ülke içinde eğitim süresi en düşük ülke, ne yazık ki Türkiye. Yani ülkemiz, bu sıralamada son basamakta bulunuyor. PISA verilerine göre, 70 ülke içinde Türkiye’miz, matematikte 49., okumada 50., bilimde ise 52., sırada yer alıyor.

Nüfusu 16 milyon olan Hollanda’nın 13 üniversitesi ise, ilk 200 başarılı üniversite arasında yer alırken, nüfusu 81 milyon olan Türkiye’de, bırakın ilk 200 üniversite arasında olmayı, ancak 8 üniversitemiz, ilk 500 üniversite arasında görünüyor.

Trakya Üniversitesi, 2013 yılı verilerine göre, insan gelişim endeksi sıralamasında 187 ülkeden, 92. basamakta bulunuyor. Arnavutluk 70., ve Bosna Hersek ise, 75., sırada dikkati çekiyor.

DEMOKRASİ

Gelişmiş ve Batı demokrasilerininin olmazsa olmazı, bildiğiniz gibi, kuvvetler ayrılığıdır: Yani Yasama (parlamento) Yargı ve Yürütme.

Türkiye’de yapılan 2010 ve Nisan 2017 Anayasa Referandumları ile Türkiye’de kuvvetler ayrılığı artık maalesef ortadan kalkmıştır. Bütün güç, artık bir kişinin elinde toplanacaktır. Bu durum Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığını gösteriyor. Demokratik kısıtlamalar, her ne kadar 15 Temmuz 2016’da yaşanan kanlı darbe kalkışmasına bağlansa da, daha önce de, zaten yargının yapılanması, tamamen değiştirilmişti.

 Bugün birçok aydın insan, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile, aynen 1980 darbesinde olduğu gibi, sorgusuz görevinden alınabiliyor. Dünyada Çin Halk Cumhuriyeti’nden sonra, en çok gazeteci, ülkemiz Türkiye’de bulunuyor.

 Yine tutuklu milletvekili bağlamında, en kötü karnenin üzerinde, ülkemiz Türkiye’nin adı geçiyor.

Cumhurbaşkanını eleştirmekten ötürü, hakkında dava açılan ve hapse atılan insan sayısı bağlamında ise, Türkiye Cumhuriyeti, hiç de iyi bir görüntü vermiyor ve gelecek konusunda da kaygı salgılıyor.

 Avrupa kıtasındaki ülkeler arasında yapılan ve „yolsuzluk“ konusuna irdeleyen bir araştırmada da Türkiye yine başı çekiyor. Bu sıralamadaki puanı ise 42.

Bu arada Türkiye, 2013 yılında, devlet temelli bir banka yöneticisinin karıştığı çok büyük çaplı bir skandal yüzünden sarsılmıştı. Birçok önemli iş insanı da, rüşvet, dolandırıcılık, kaçakçılık ve para aklama suçlarından ötürü, bu skandal kazanındaydı.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, sık sık „koltuk düşkünü olmadığı“nı söylüyor. Anadolu’da bir atasözü vardır: „Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez“ diye...

Ülke her bakımdan adeta beton bir duvara toslamış görüntü veriyor. Yani deniz bitmiş artık.

Bu koşullarda 18 ay daha beklese, ekonomi çok büyük olasılıkla tamamen çökecek ve seçimleri yüzde 100 kaybedecek. Ekonomi çökmeden, bir an evvel seçim yapılmalı ki, en az 5 yıl daha zaman kazanılsın. Eldeki büyük güç yitirilmesin ve egolarına yenik düşen insanlar koltuklarını yitirmesin.

Değerli Dostlar; bu metinle, Türkiye konusunda kısa bir tablo çıkartmaya çalıştım. Şimdi soruyorum:

16 yıldır Türkiye’yi kim yönetiyor? Değişim zamanı artık gelmedi mi? Yukarıda gördüğünüz ve her geçen yıl kötüleşen tabloyu hala yaşamaya razı mıdır Türk halkı? Daha ne kadar bu acı ve gerilimi yaşayacağız? Hep suskun mu kalmalıyız? Karar sizin!

Rödermark /Almanya -Mayıs 2018

 

 

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.