banner460
banner128


Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede, denizi olmayan bir küçük Ege kasabasında doğmuştum… Üsküdarlı annemin genlerinden midir nedir, deniz benim hep en büyük sevdam olmuştur…
İstanbul’da bir öğrenci olarak gittiğimde, en büyük tutkum da hep deniz olmuştu… Deniz ve denize dair her şey…

İki kişilik kocaman koltukları vardı…
Kahverengi pütürlü deriden… Oturduğunuzda, gömülürdünüz… Ne arka sıradaki sizin başınızı görebilirdi; ne siz önünüzdeki sırada oturanın saç rengini… 
Bu durum, bana onunla bütünleştiğim hissini verirdi hep… 
Beni alır kucaklar, sarar sarmalar, her türlü gözden bakıştan korur, gizlerdi…
Bunun nasıl büyük bir huzur olduğunu anlamaya çalışın lütfen…

Her sabah Eminönü’den saat 10.20’de kalkardı “Çingene vapuru…” 
Beşiktaş, Üsküdar, Ortaköy, Beylerbeyi, Rumelihisarı, Kuzguncuk….. Sondan bir önce Rumelikavağı, sonunda Anadolukavağı… 

Anlayacağınız, bir Anadolu yakası, bir Avrupa yakası giderdi…  2 saat beklerdi Anadolukavağı’nda… Yolcuları balıklarını yesin, iki kadeh rakılarını ya da şaraplarını yudumlasın diye… Sonra aynı güzergahtan geri dönerdi… 17.00 olduğunda saat ben Beşiktaş iskelesinde inerdim…

Ben bu yolculuğu sadece HALAS ile severdim…

1854-1945 yılları arasında Boğaziçi’nde yolcu ve yük taşıyan vapurculuk şirketi Şirket-i Hayriye’nin en kıdemlisiydi Halas…

Rusya’daki nehirlerden Karadeniz’e inan, oradan Roma’ya geçen ve Roma ordusuyla birlikte Konstantinapolis’e geçip, Galata’ya yerleşen Vikingler; İstanbul’un ilk deniz ulaşımını yapanlardı… Onların sandalla yaptığı bu ulaşım işini Şirket-i Hayriye devralmıştı…

Şirket-i Hayriye’nin gemilerinin isimleri vardı… Ama bir de numaraları… İkisiyle bir anılırlardı… 1 Numaralı Tarabya, ya da 3 Numaralı Göksu gibi… Halas’ın adı da “HALAS 77” idi zaten… Şirketin bu vapurlarının 40 tanesine savaş yıllarında el konulmuştu… Çoğu da batırılmıştı… 

İşte Halas, Şirket-i Hayriye’den kalan ve 1985 yılına kadar boğazda hizmet veren son vapurdu…

588 gros ton ağırlıkta çelik saçtan bir tekneye sahipti… Uzunluğu 49 metre, genişliği 8 metreydi… 406 beygir gücünde 3 silindirli buhar makinesiyle çalışır, saatte 12 mil hız yapardı… İskoçta Glaskow’da imal edilmişti… “Reşitpaşa” adıyla İstanbul’a getirilmişti… 

Osmanlı’nın HASTALIKLI yıllarıydı… Düşmana vatanı teslim eden Osmanlı kalıntılarının direnmeyi bırakın, teslim olup, vatandan kaçmaya hazırlandığı dönem… 

Bir Kasım ayında, İngilizler el koydu Halas’a… Adı da “Water Witch”di… Yani, SU CADISI…  İngiliz bayrağıyla çalıştı o yıllarda… Mudanya ateşkesiyle Şirket-i Hayriye’nin demirbaşı oldu… Taa ki 12 Aralık 1983 yılında hizmet dışı bırakılana dek… 1985 yılında da özel bir şirkete satıldı zaten…

Halas, benim hayatımdaki en büyük tutkularımdan biridir…

Ne zaman bir vapur görsem, hala o gelir aklıma… Buharlı Halas… Canım Halas… Sevdam Halas…

Bugün 104 yaşında Halas… Bir yerlerde turist gezdiriyor… Ama o eski halinden, o sevdalı dumanından, o pütürlü deri koltuklarından eser kalmadı… Günün şartları, Halas’ın gerçek değerlerini çoktaaan yok etti…

Oysa Halas, bana hep “aşk”ı hatırlattı, hep “giden sevgiliyi” yaşattı…

Ankara’dan ayrılmak istemediği için İstanbul’daki bir üniversiteye gelmeyen hayatımın ilk ve tek aşkının yerine koymuştum Halas’ı… Çünkü ben Halas’ta hep yalnız, ama hep aşkla yolculuk yaptım… Acılarımı, sevdalarımı ona anlattım… Onunla yaşadım, onunla ağladım…

Halas, o yüzden kocaman bir aşktı…

Deli gençliğimde en çok Halas’la mutlu oldum ben… Onun koruyucu, kollayıcı, usta yolculuklarında huzur buldum…
İstanbul güzel, boğaz daha güzel, ama hepsi Halas ile vazgeçilmezdi…

Şimdi nerelerde bilmiyorum... 
Ama eski halinden eser kalmadığını biliyorum…

Eğer bir gün bir denizde karşınıza çıkarsa, yolcuları arasına katılamasanız da dikkatle bakın Halas’a… 

O sizin için bir tarih, benim için ölmeyen bir aşk çünkü…

Anmasanız da adımızı, Halas sizi anlar…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.