banner460
banner128

 Gençlik yıllarım gazetecilikle geçti.

 Bu vesile ile eski liderleri yakından izleme fırsatını buldum.

 Türk Haberler Ajansı’nın Doğu İlleri Bürosunu yönetirken,  Ecevit’in Karadeniz, Erbakan’ın Doğu gezisini izlemekle görevlendirilmiştim.

 Rahmetli Erbakan’la ilk diyalogum “Oğuzhan beyin çatalı” yla başladı.

 Erbakan’ın gezisini, tahsis edilen bir minibüs dolusu gazeteci ile birlikte izlemiştim.

 O gezide aklımızda kalan iki olay meydana gelmişti.

 Birincisi, gezi başlangıcında gazeteciler aç kalmışlardı.

 Partililer etli pilava hücum edince hepimiz açıkta kalmıştık.

 Aramızda söyleşirken, durumun farkına varan Erbakan, masasının ön tarafını boşalttırarak bizlere yer vermişti.

 Erbakan’ın tam karşısındaki sandalyeye denk gelmiştim.

 Ortada et kalmamıştı. Pilav ve ekmek vardı. Ancak, pilava sallayacak temiz kaşık bulamamıştım.

 Erbakan, bütün nezaketiyle bana “isterseniz Oğuzhan beyin çatalıyla devam edin.” Demişti.

 Ben de bu laf üzerine teşekkür edip, elle yemeyi tercih ettiğimi söylemiştim.

 Nitekim, sıyırdığım ilk ekmek kabuğunu kaşık yapıp, pilavı öyle yiyebilmiştim.

 O gezide hepimizin aklında kalan, Seyyit Onbaşı’nın Çanakkale Harbinde 250 kiloluk top mermisini düşman gemisinin bacasından içeri atarak gemiyi berhava ettirmesiydi. Bu sözler, Erbakan’ı dinleyenleri “Allah-u ekber” sözleriyle galeyana getiriyordu.

 Refah Partili olmayanların “patates dininden” olmakla suçluyordu.

 Erbakan’ın Refah Partisi, bu günkü AKP’nin temelini teşkil eden “Yenilikçiler” hareketiyle bölünmüştü.

 Erbakan, AKP’yi “Arka Kapıdan Kaçanlar Partisi” olarak isimlendiriyordu.

 Günün iktidarlarına karşı sık sık “kadayıfın altı kızarıyor” tekerlemesini kullanırdı.

 Onlar için bir de “sizi gidi batı taklitçileri” söylemi vardı.

 Bu günlere yetişseydi sanırım, “kadayıfın altı da, üstüde kızardı. Bu kadayıf artık şerbet tutmaz” tabirini kullanırdı.

 Rahmetli 1996 yılında DYP ile Kurduğu koalisyonun başbakanı oldu.

 İşçiye, memura, emekliye yaptığı yüzde 50 zamla tarihe geçti.

 Çalışanlar O’nu “efsane başbakan” sıfatıyla şanlandırdılar.

 O dönemin liderlerinin tamamı rahmetli oldular.

 Aklımızda kalan şu ki; hiç biri, diğeri hakkında kötü söz söylemedi, hakaret etmedi.

 İçlerinde en serti olarak görülen rahmetli Türkeş bile pamuk gibiydi.

 Kendisiyle, partisinin ilk kuruluş yıllarında Erzurum’da gazeteleri ziyaret ederken tanışmıştım.

 Milliyetçi bir gençtim. Konuşmamdan hoşlanmıştı.

 Bana, “genç, seni sevdim, bizim harekete katılmaz mısın?” diyerek partisine davet etmişti.

 Ben de “memnun olurdum efendim. Ancak, babam Adalet Partisi’nin Merkez İlçe Başkanı, Ben başka bir partiye katılırsam babama zarar vermiş olurum.” Dedim. Bu sözlerim üzerine “genç, seni şimdi daha çok sevdim” diyerek anlayış göstermişti.

 Ecevit’i ise Hopa’daki muazzam karşılanması sonucu “Ecevit, Hopa limanında iktidar” başlığıyla haberleştirmiştim. Nazik, kibar ve düzgün bir insandı.

 Rahmetli Demirel’le birlikte çalışma onuruna erişmiştim.

 Rahmet içinde olsunlar.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.