banner460
banner128

Tarihin Dönüş Noktası : SARAYBOSNA

Durum Dizi yazı (1)

Hazırlayan: Tuğba AKTA

*

Sanayileşen ülkelerin kaynak elde etmek ve siyasi oteritesini göstemek istemesiyle yirminci yüzyılın ilk uluslararası savaşı olan 1.Dünya Savaşı 1914’te bir Sırp milliyetçisinin Avusturya-Macaristan veliahtı Arşidük Franz Ferdinand ve eşi Arşidüşes Sophie'ye düzenlediği suikast nedeniyle Saraybosna’da başlamıştır. Binlerce insanın öleceği ve tüm dünya düzeninin değişeceği bu savaşın katalizörü işte bu köşede yaşanan olaydır..

                            

( 1.Dünya Savaşı’nı resmi olarak başlatan Avusturya-Macaristan veliahtının ve eşinin öldürüldüğü aracın bir örneği, aslı Avusturya’da . Başkent Saraybosna)

Ancak Saraybosna’nın görmüş olduğu en büyük kıyımın 1992 yılında başlayan Bosna Savaşı olduğunu söylemek yadsınamaz bir gerçektir. 400 yıl boyunca Osmanlı egemenliğinden sonra Avusturya-Macaristan imparatorluğuna geçen etnik açıdan mozaik kültürlere sahip olan ve birbirinden farklı dini ögeleri bünyesinde barındıran bu topraklar 1.Dünya Savaşı sonrasında Sırbistan, Bosna Hersek, Karadağ, Slovenya, Hırvatistan ve Makedonya’dan oluşan Yugoslavya’yı meydana getirmiştir.  Bu etnik yoğunluk zamanla  Sırplar ve  Katolik Hristiyan Hırvatlar tarafından Müslüman Boşnak halkını yok etme dürtüsüne evrilerek dehşet verici  bir savaşa dönüşecekti. Sırp nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde  Sırbistan’a bağlanabilecek bağımsız bir devlet kurma hayali yani Büyük Sırp İdeali bu savaşa zemin hazırladı. Öyle ya Avrupa’nın ortasında bu kadar genç müslümanı kim isterdi ki ?

Bosna denilen ülke sadece Balkanlar’daki  bir toprak parçası değildi. Bosna bir fikirdi. Farklı dinlere, uluslara ve kültürel geleneklere mensup insanların bir arada yaşayabileceğine dair bir inançtı. Bu inanç ile yüzyıllarca aynı topraklarda barış içinde ve kardeşçe yaşayan Boşnaklar bir gün komşularının, kardeşlerinin onlara savaş açacağı gerçeğiyle yüzyüze kalmışlardır. Bu kirli savaşta, batı müslümanlara karşı sadece ambargo uygulamış ve onların ellerini kollarını bağlayarak kendilerini savunmasına izin vermemiştir.

Bosna Savaşı’nın seyrinde Aliya İzzetbegoviç

Yugoslavya’da Tito’nun baskıcı bir oterite kurduğunu düşünen ve buna karşı gelerek İslam ile kurduğu sıkı bağlarla inancına siyaset felsefesini de entegre eden Aliya İzzetbegoviç, gençlik yıllarından başlamak üzere Bosna Hersek’teki kozmopolitik yapıyı koruyarak Boşnaklar’ın, Sıplar’ın ve Hırvatlar’ın aynı topraklarda kardeşçe yaşamaya devam edilebilmesi için mücadele vermiştir. Onun kendine özgü siyaset felsefesinin temelini barış oluşturur. Siyasi kişiliğinin yanı sıra başarılı bir avukat olan Aliya İzzetbegoviç akademik anlamda geniş bir araştırma yelpazesine sahip, okuyan araştıran bir aydın olmasının yanı sıra dünya kamuoyu tarafından taktir toplayan İslam Deklerasyonu, Doğu ve Batı Arasında İslam, Özgürlüğe Kaçışım gibi değerli kitapların da yazarıdır. Bilge insan sıfatlandırılması bundan ileri gelmektedir. Dünyaya geniş bir perspektiften bakabilen, batı felsefesinin dinamikleri ile doğu felsefesinin argümanlarını birleştirebilen, felsefe, sanat ve sosyoloji gibi disiplinleri içselleştiren bir entellektüel olan Aliya siyasi bir lider olarak muhataplarına karşı dimdik durmayı başarmış ve bağımsız Bosna Hersek’in ilk seçilmiş cumhurbaşkanı olmuştur.

Bosna Hersek’in 3 Mart 1992’de bağımsızlığını ilan etmesiyle başlayan, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın en kanlı savaşı olarak nitelendirilebilen bu kirli savaşta Boşnaklar Aliya İzzetbogoviç’in önderliğinde temiz kalmayı başarabilmişlerdir. Savaş sırasında hiçbir havra, kilise tahrip edilmezken buralara nöbetçiler bile dikilmiştir. Aliya, Bosna Hersekli  bir müslüman olarak savaş sırasında Sırplar’ın, Hırvatlar’ın veya Boşnaklar’ın aleyhine karar vermemek için elinden geleni yapmıştır.

      

(Aliya İzzetbegoviç’in ve Bosna şehitlerinin kabrinin yer aldığı Kovaçi Şehitliği)

Avrupa’nın 4.büyük ordusuna karşı savaşırken bilge kişiliği sayesinde yaşanılan olaylara sağduyuyla yaklaşarak acele kararlar almaktan kaçınmıştır.  Bu noktada ülkesi için çok önemli  girişimlerde bulunan Aliya İzzetbogoviç, ordunun kurulmasını ve teçhizatlanmasını sağlarken ,orduya Boşnak dostu olan Sırp ve Hırvat askerler bile katılmıştır. O dönemde 70’li yaşlarına yaklaşan  ve asker kökenli bile olmayan Aliya İzzetbegoviç askerlerinin yanında yer alarak onlara daima manevi destek veren bir  rol model olmuştur. Bosna direnişinin temel motivasyon kaynağı Aliya İzzetbegoviç’tir. Ülkesini haklarını tüm uluslararası kamoyunda adil bir şekilde savunmuş ve hasret kalınan barışa kavuşabilmek için mücadele etmiştir.

İnsanı öldüren sadece toplar, tüfekler, mermiler olmuyordu bu savaşta. İhmal ve görmemezlikten gelme en yıkıcı silahtı. BM ve NATO mermilerin ve bombaların nereden atıldığını anlayamadıklarını savunuyor sözde barış müzarekeleri düzenlemeye çalışıyordu. Ancak çatışmalar ağır bir şekilde devam ediyordu. Savaşın en acımasız yüzü Ahmiçi Camii Katliamı. Hırvat Savunma Konseyi’nin özel birlikleri tarafından 16 Nisan 1993 günü saat 05:30’da Ahmiçi köyü ve civarındaki köyler sistemli bir şekilde yakılarak camiler yıkılmış, 43’ü kadın ve çocuk olan 116 sivil öldürülmüştür.  Hemen hemen herkesin aynı soy isme sahip olduğu üç aylık bebekten 82 yaşındaki ihtiyara kadar öldürülen bu savunmasız insanların cesetleri bile yakılmış. Caminin avlusunda bulunan müzede sergilenen katliamla ilgili görselleri ise burada paylaşmak mümkün değil.  İçler acısı.  Aklımdaki tek soru: Bir insan nasıl bu kadar canileşebilir?

        

(16 Nisan 1993 günü Hırvatlar tarafından yıkılan cami ve yakılan Ahmiçi Köyü, Vitez)

Boşnak halkının topyekün direnmeye çalıştığı , tüm dünyanın, Birleşmiş Milletler Koruma Gücü’nün, BM’nin, NATO’nun gözü önünde Avrupa’nın ortasında kadınların ve çocukların öldürüldüğü tüm Boşnak halkının yanlız bırakıldığı acımasız bir savaş.. İstenilse önlenebilecek ve durdurulabilecek katliamlar.. Bu durumun en acı örneği ise Srebrenitsa.  Savaş sırasında BM tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsa  Hollandalı askerlerin kontrolü altına bırakılmıştır. Ancak Hollandalı askerler de 8372 silahsız Boşnak erkeğini Sırpların eline teslim etmiş ve onların bir fabrikada yakılarak öldürülmesine izin vermiştir. Toplu mezarlara gömülen bu 8372 kişinin hala cesetleri aranmakta bulunan parçaları ise yılın her  11 Temmuz  Srebrenitsa Katliamı gününde toplu olarak gömülmektedir.  Hala evlatlarının parçalarını arayan anneler var bu topraklarda! 

Yaşanılan Srebrenitsa Katliamı’ndan sonra ABD’nin NATO müdahalesi  Bosna Savaşı’nı durdurmuş ve Dayton Antlaşması imzalanmıştır. Aliya İzzetbegoviç antlaşma için “Bu adil bir barış değil ancak süregelen bir savaştan daha iyidir.” diyerek  daha fazla kişinin can vermesini engellemeye çalışmıştır.

Aklımıza kazınan ve tarihin sayfalarından asla silinmeyecek olan o söz söylenmiştir:

“Yanlış yaptık. Batı bizi aldattı. Dostlarımız bizi yanlız bıraktı ve biz onlara güvenmekle hata ettik. Herşey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”

   Aliya İzzetbegoviç

(devam edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.