Durum Gazetesi
2018-05-11 12:25:03

Siyasi partiler rakiptir düşman değil

Hıdır KARADEMİR

h.karademir@webde 11 Mayıs 2018, 12:25

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimlerdeki rakiplerinin tek derdinin “ Erdoğan’ı indirmek” olduğunu söylüyor. Rakiplerini kendisinin’ Düşmanı’ olarak görüyor. Ve kendisini onların karşısında mağdur gibi göstermeye çalışıyor.

Erdoğan gerçekten mağdur mu? Kesinlikle hayır.

Medeni Ülkelerin politik literatüründe rakiplerini düşman olarak tanımlamak yok. Aralarında fikir ve proje rekabeti var. İsin doğası da bu zaten. Ancak Erdoğan siyasi rakiplerinden söz ederken sürekli düşmanlıktan bahsediyor. Anadolu da güzel bir söz var ‘ Neyse imamın fikri, odur zikri“ diye. Demek ki kendisi siyasi rakiplerini düşman olarak görüyor.

Her siyasi parti iktidar olmak için kurulur. Bir siyasi partinin iktidara gelebilmesi için rakiplerinin programını, basta Genel Başkanları olmak üzere parti vitrinindeki kişileri belli bir adap dahilinde eleştirir ve sorgularlar. Bütün gücü ile siyasi rakibini yenmek ve onu iktidardan indirmek ister. Eğer bir siyasi parti ve onun yöneticilerini bunu yapmıyorsa görevlerini yapmıyor demektir. Bundan bir düşmanlık ve mağduriyet yaratmak herhalde Recep Tayyip Erdoğan`a özgü bir davranış bicimi. Şimdiye dek Türkiye seçmeninin büyük bir kısmı mağduriyet olayını kabullendi.

Son yıllarda Türkiye’ye gelen yabancı sermaye miktarı Türkiye’den kaçan sermayeden daha az. Gerekçesi Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı mı ? Kesinlikle hayır.

Mağduriyet yaratmada benzer bir söylem yabancı Ülkeler için kullanıldı. Son referandumda olduğu gibi. Bunların derdi Recep Tayyip Erdoğan. Kendisi bir cok hata yapıyor. Ondan ötürü de eleştiri alıyor. Aldığı eleştirinin nedeninin kendi hatası olduğunu söylemiyor. Bunun sadece RTE düşmanlığı olduğunu söylüyor. Ve bunu halka öyle taktim ediyor ki: O olmazsa dış ülkeler Türkiye`yi istedikleri gibi dizayn edecekler vs. Aslında ülkeler arasında düşmanlıklar ve dostluklar yoktur. Çıkarlar vardır.

Uluslararası sermaye karına göre hareket eder

Ülkelerin yöneticileri kendi halkının ve ülkesinin çıkarlarını korumakla yükümlüler. Ülkesini ve vatandaşlarını seven yöneticiler görevlerinin gereğini yapıyorlar. Bizim ülkemizi kıskandıkları falan yok. Uluslararası sermaye öyle sanıldığı kadar politikadan ve politik söylemlerden etkilenmiyor. O kendisini nerede güvende hissediyor ve kendisini en kısa zamanda nasıl daha karlı hale gelir oraya gidiyor. Uluslararası sermaye Erdoğan düşmanlığından ötürü Türkiye’den kaçmıyor

Uluslararası sermaye artık Türkiye’de kendisini güvende hissetmiyor. AKP Kasım 2002 yılında iktidara geldi. 2003 – 2007 arası yani Recep Tayyip Erdoğan’in Başbakan olduğu dönemde Türkiye`ye 185 Milyar Dolar yabancı sermaye giriyor. Eğer bir Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı söz konusu olsaydı bu para Türkiye`ye gelir miydi? Sermayenin Türkiye`ye geliş nedeni atılan demokratik adımlardan ötürü kendini Türkiye’de kendini güvende hissetmesiydi. Yabancı sermaye çok ürkektir. Yasal güvencenin olmadığı hiç bir yere yabancı sermaye gitmez. 2010 yılından beri yabancı sermaye girişi azaldı. Son bir kaç yıldır da Türkiye’den yoğun sermaye kaçışı var. Nedeni kesinlikle Erdoğan düşmanlığı değil. Türkiye’nin adım adım demokrasiden uzaklaşmasıdır. Bir gecede çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile bir çok şirkete el konuluyor ve kendisini eleştiren işverenlerin kapısına anında maliye müfettişleri yığılıyorsa yabancı sermaye kendini nasıl güvende hisseder. Bu gerçeği elindeki Basın, yayın hakimiyeti ile Türk halkından saklayarak mağduriyet yaratmaktadır.

Bir insan kendisini her şeyin üzerinde görürse kendisine yapılan eleştirileri düşmanlik olarak görür ve bundan mağduriyet yaratmaya calışır. Durum bundan ibarettir.

Mayis 2018 Rödermark/Almanya 

 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.